Ana içeriğe atla

Türk Telekom Ses Verdi *

Cumartesi günü gazetemizde yayımlanan "Türk Telekom'a Açık Mektup" başlıklı yazım üzerine, Türk Telekom aynı gün aradı. D... isimli müşteri yetkilisi "Bize yazdığınız açık mektup üzerine aradığını, yardımcı olmak istediğini söyledi. Kendisiyle yaklaşık 26 dakikalık bir görüşme yaptım. Görevliye, yazımda dile getirdiğim hususları kısaca izah ettim. 

Bu kısa girizgâhtan sonra temsilcinin verdiği cevaplara geçmeden önce bir hususu belirtmek isterim. Hem cumartesi ve bugün yayımlanan yazım, her ne kadar benim şahsi meselem olsa da cumartesi günkü yazımı sosyal medyada paylaşınca sorunun, sadece benim sorunum olmadığını, bu vb. konularda GSM operatörü müşterilerinin sorunlarının da ortak olduğunu yazdıkları yorumlarından anladım. Yazmış olduğum açık mektupla mağdurlara tercüman olmuş oldum. Bu açıklamadan sonra müşteri temsilcisinin yazıma ve söylediklerime binaen verdiği cevaplara kısaca yer vermek istiyorum:

Herhangi bir taahhüdüm bulunmamasına rağmen tahakkuk ettirilen 29 lirayı sorduğumda, “Bu bedelin bir cayma bedeli değil, son bir aya ait indirim bedeli olduğunu, şayet 19 Haziranda değil de 21 Haziranda geçiş yapmış olsaydım bu bedel de yansıtılmayacaktı” dedi. (Daha önceki müşteri temsilcileri bunun cayma bedeli olduğunu söylemişlerdi. Sonunda bu parayı ödemiş olsam da en azından cayma bedeli adı altında ödememiş oldum. İndirim-bindirim meselesi sanırım.)
Aynı anda geçiş yaptığım iki hattımdan birine 17, diğerine 19 lira gelen “telsiz ücreti”ndeki farkı sordum. “Devletle yaptıkları anlaşma gereği telsiz ücretinin peşin alındığını, iki hattaki farklılık ise hatlar faturalı iken bir tanesinin telsiz ücretinin daha önceki faturaya yansıtıldığını, diğerinin ise yansıtılmadığını, aradaki iki liralık farkın buradan kaynaklandığını” söyledi. (daha önceki müşteri yetkilileri farkı açıklama yerine fatura ayrıntısını tekraren okumuşlardı.)
“Fatura ayrıntıları ve yaptığım açıklamaları size yazılı olarak gönderebilirim” dedi temsilci. İstemedim. Zira gerek de görmedim. Yalnız aynı firmanın temsilcilerinin verdiği farklı cevaplar beni düşündürdü. Daha önceki müşteri temsilcileri, “kayıtlı e posta adresim olmadığı için yazılı cevap veremeyeceklerini, fatura detayını gönderemeyeceklerini, teknik olarak e posta adresimi kaydedemeyeceklerini” ifade etmişlerdi. Demek ki istenince gönderilebiliyormuş.
Hasılı 45+77 lira olarak ödediğim faturalardan bana herhangi bir geri dönüş olmasa da yazım üzerine arayan D…isimli müşteri temsilcisiyle verimli bir görüşme yaptım. Önceki temsilciler ile kendisinin verdiği cevaplar arasında nüanslar vardı. Kendisini, aynı işi yapan emsallerine göre daha donanımlı gördüm. Kendisine de “Arkadaşlarınız bu durumu bana böyle izah etmiş olsalardı, ayrıca açık mektup yazmaya ihtiyaç duymazdım” dedim ve kendisine teşekkür ettim.
Burada bir teşekkür de Türk Telekom’a olsun. Hakkında herhangi bir şikayet oluşturulduğunda hemen dönüş yapan Türk Telekom, yazılan bir yazıya da tatil demeden aynı gün dönüş yaptı. Gösterdiği hassasiyet ve duyarlılığından dolayı Türk Telekom’a ayrıca teşekkür ediyorum. Aynı hassasiyeti Ulaştırma Bakanlığından da beklerdim. Zira yazımda “Faturalı hattan faturasız hatta geçildiğinde devletin, yılbaşına kadar telsiz ücretini peşin almasını, belki ben yılbaşını beklemeden hattımı kapattırıp kullanmayacağımı, bu peşin işine aklımın yatmadığını ifade etmiştim.  Ulaştırma Bakanlığından “Şundan dolayı böyle alıyoruz” şeklinde maalesef bir cevap alamadım. Merak ediyorum, Türk Telekom, ayrı bir hatta geçiş yapmış olsa bile eski müşterisini arayıp cevap veriyor. Vatandaşına daha fazla değer vermesi gereken devlet bunu niçin yapmıyor? Niye cevap versin ki… Devlet sadece aldığı vergiyi bilir. Bu konuyu CİMER’e yazsan, sana “Falan kanunun şu maddesine göre bu ücret alınmaktadır” cevabı verilir, iş kapanır.
Buradan Türk Telekom ve diğer GSM operatörlerine bu vesileyle şunu söylemek isterim. GSM’ler arasında vatandaş ne zaman geçiş yapmış olsa çoğunluk şu ya da bu şekilde bir mağduriyet yaşamakta ve hesaba katılmayan bir ücretle karşı karşıya kalmaktadır. Geçişlerde servis ve bayilerin tek yaptıkları, nüfus cüzdanının fotokopisini almak, numaranı yazıp okutmadan altına imza attırmak... Bence bir mağduriyet yaşanmaması için geçiş işlemi yapılırken vatandaş ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmelidir.

*17/08/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde