Ana içeriğe atla

Tatil Cenneti Ülkem *

Başka ülkeleri bilmem ama benim ülkem tatil cenneti. Tatilleri eleştireceğim ama tatilleri de aslında çok severim. Nasıl ki deliye her gün bayram idiyse bana da her gün tatil olsun isterim. Zira işte, çalışmakta hiç gözü olmadı içimdeki benden bir parça olan nefsimin. Yiyeyim, içeyim, gezeyim, tozayım. Hayattan kam alayım. Tüm bunları yaparken de cebimde param olsun. Hayatım boyunca hiç parasızlık çekmeyeyim. Atım-arabam, evim-barkım olsunu saymama gerek yok. Bunlar zaten olmazsa olmaz.
Tatil olsun, zira vücut ve zihin bunu istiyor. Ama kıvamında olsun.
Nefsime hoş gelse de izninizle tatilleri masaya yatıracağım.
Tatiller bizim için önemli günlerdir. Zira bu günlerde önemli olaylar cereyan etmiştir. Hiçbirini önemsiz görmüyorum. Önemli diye illaki tatil yapmamız mı gerekiyor? Pekala, bugünler tatil yapılmadan da anılıp kutlanabilir ve önemli olduğu cümle aleme gösterilebilir. Haydi tatilsiz olmaz diyelim, niçin hepsi için tatil düşünülüyor?
Bu ülke yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla yeterli olsa, ihracatımız ithalatımızdan fazla olsa, cebimiz para dolu olup harcayacak yer arasak, devletimiz mali yönden o kadar zengin ve tüm yeraltı ve yerüstü hizmetleri bitirmiş, hatta kasası dolu olduğu için bizi dolaylı ve dolaysız vergilerden muaf kılmış olsa, zenginliğimizden dolayı tüm dünya bize gıpta etse; eh, bu durumda çalışmaya ne gerek var diyebilir ve yatabiliriz. Hepinizin bildiği gibi bunların hiçbiri bizde yok. O halde bize düşen, bir plan ve program dahilinde bilinçli bir şekilde hafta sonları dışında çalışmak değil midir?
İzninizle tatillere bir göz atalım.
1 Ocak, (Bu tatili hiç anlamış değilim. Bir yılın yorgunluğunu atmak için niçin o yılın son günü tercih edilmez de yeni yılın ilk günü tatil yapılır? Bu, işe giden işçinin daha çalışmaya başlamadan istirahata çekilmesine benzer. Benim çalışmada gözüm yok. Bir yıl böyle gitsin demektir.)
23 Nisan, (TBMM açıldı diye bir ülke tatil edilir mi? Madem tatil yapılacak. Bırakalım, ismine uygun bir şekilde sadece ilk ve ortaokul öğrencileri tatil yapsın.)
1 Mayıs, (Bugünde işçi tatil yapsa gam yemeyeceğim. İşçiler çalışıyor, devlet memurları tatil yapıyor.)
19 Mayıs, (Kurtuluş Savaşının startının verildiği bugün tatil yapılıyorsa daha önemli kararların alındığı Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas kongrelerinin yapıldığı günler niçin tatil yapılmaz? Madem 19 Mayıs tatil. Adına uygun bir şekilde bırakalım lise ve üniversite öğrencileri tatil yapsın.)
27 Mayıs, (Bir zamanlar bugün bayram olarak kutlandı. Bereket bu yanlıştan çabuk dönüldü.)
15 Temmuz, (Uyuduğumuzun, devletin kadrolarını hain, sinsi ve eli kanlı bir örgüte teslim etmemizin bedeli ve sonucudur 15 Temmuz. Bedel ödeyerek ülke bugün geri alınmıştır. Uyumamak ve devleti başka zihniyetlere teslim etmemek için uyanık duracağımıza ve daha çok çalışacağımıza bugünü uyumak için tatil yapıyoruz. 
29 Ekim, (Yeni bir rejimin ilan edildiği bugün tüm vatandaşlara tatil olmalı. Bugün, 23 Nisan ve 30 Ağustos'u da kapsayacak şekilde aynı gün bir gün olarak kutlanmalı. Ayrıca bir gün öncesinden yarım gün tatile gerek yok. Yok, ayrı ayrı kutlanacak denirse 30 Ağustos sadece er ve erbaşa tatil olmalı.)
Ramazan ve Kurban Bayramları, (3 gün olan Ramazan Bayramı tatili 2 güne, 4 gün olan Kurban Bayramı tatili 3 güne indirilmelidir. Arife günleri öğleden sonra uygulanmakta olan yarım gün tatilleri kaldırılmalı. Ayrıca iki tatil arasına denk gelen mesaileri de eklemek suretiyle tatiller 9 güne çıkarılmamalı. Bu, diğer tatil aralarına denk gelen tatiller için de geçerli olmalı. Tatil arasına gelen mesailerde mutlaka çalışılmalı.)
Hasılı, mevcut tatiller azaltılsın istiyorum. Belirli periyotlarla yapılan tatiller, bizi tembelleştiriyor ve tatil öncesi ve sonrası mesailere de tempo düşüklüğü yönünden sirayet ediyor. Her ne olursa olsun, yeni tatiller eklenmemeli. Çünkü her önemli gün, tatil yapılacak olursa 365 gün bize borçlu çıkar. Gerçi, pek bir şey üretmeyen bu çalışma tempomuzla tüm günler tatil olsa devlet daha mı karlı çıkar? Bu da işin bir başka yönü.
Bu yazım hoşunuza gitmemiştir. Haklısınız. Benim de gitmedi.

*18/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde