Bu
yıl din alanında ihtisas yapmış ve bir ağırlığı olan bazı din bilginleri, zaman
zaman yaptıkları konuşmalarında fiili duaya dikkat çektiler. Son yıllarda din
alanında duyduğum en güzel sözlerden biridir bu fiili dua sözü. Koronavirüs
sürecinde işini kaybedenler için yardım kampanyalarının düzenlenmesi, ihtiyaç
sahiplerine yardımların yapılması, oluşturulan Vefa Grubu (Diyanet ve MEB
personeli, muhtarlar, askerler ve polis vb) vasıtasıyla, yaşı ve risk durumu
nedeniyle evinden çıkamayanların ihtiyaçlarının evlerine kadar götürülmesi,
maske dağıtılması gibi karşılıksız yapılan nice eylemler fili duaya örnek
olarak verilebilir.
Dua,
kulun darda kaldığı zaman değil, aynı zamanda şükreden bir kul olmasının bir
gereği olarak yapılan, dinde önemli bir yere sahip olan bir ibadet şeklidir. Aynı
zamanda dua, kulun acizliğini itiraf etmesidir. Tabir yerinde ise bir -dilekçe ile
ellerini açarak- Yaradan’a müracaatıdır. Duanın kabul şartları, yeri ve zamanı
önemli olmakla birlikte bir konuda sebebi işlenmeden veya elinde yapabileceği imkânlar
olduğu halde bunları tamamen kullanmadan el açmak suretiyle Allah'a emirler
yağdırırcasına yapılan dualar, bana sonucu değiştirmeyen kuru dualar gibi
gelmektedir. Diyanet öncülüğünde minarelerde yatsı ezanından sonra okunan
dualar, fiili olmayan duaya verebileceğim en güzel örnektir. Ben bu tür duaya
minare duası diyeceğim izniniz olursa.
Minarelerden
edilen bu dualar, ardından getirilen salavat; milletin maneviyatını yükseltmek,
hastalara moral vermek, sağlık çalışanlarına manevi destek olmak anlamında birkaç
günlüğüne sembolik olarak yapılsa veya haftada bir cuma vaktinde tekrarlansa
olabilir diyeceğim. 23 Martta okunmaya başlanan minare duasının üzerinden iki
ay geçtiği halde hala dua edilmeye devam ettiğine göre sanırım virüsle yaşamaya
devam ettiğimiz sürece okunmaya devam edecek görünüyor. Bu minare duasının öyle beklendiği gibi halk
nezdinde de bir karşılığının olduğu söylenemez. Üstelik okunan dualarda ne
söylendiğini anlamak da ayrı bir mesele.
Kültürümüzde,
örfümüzde ve dinimizde alışık olmadığımız minareden edilen bu şekil dua, Diyanetin
eski köye getirdiği bir adet. Tadında ve kıvamında bırakılmadığına göre ileride
herhangi bir afette, minarelerden yine dua yapılması istenecek veya böyle bir
beklenti içerisine girilecek. Bu da bizi bidate götürür. Çünkü bu durum alışkanlık
haline gelecek demektir. Dinimizin içine girdirilmiş haddinden fazla bidat
varken Diyanetin kendi eliyle böyle bir bidate kapı aralaması kanaatimce uygun
değildir.
Bu
durumda Diyanet, “Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan ve insanlığı aciz
bırakan koronavirüs tehlikesine karşı Teşkilatımız da diğer kurum ve kuruluşlar
gibi üzerine düşen kamu görevini yerine getirmiş, çoğu personelimiz Vefa
Gruplarında aktif rol üstlenmiş ve devletin verdiği diğer görevleri yapmış,
hala da yapmaya devam etmektedir. 23 Marttan itibaren hastalarımıza ve sağlık
çalışanlarına moral-destek vermek amacıyla minarelerden personelimiz tarafından
okunan dualar amacına ulaştığından dolayı şu tarihten itibaren minarelerden dua
yapılmayacaktır. Zaten aslı olan fiili duadır. Halkımız bir taraftan salgın
riskine karşı tüm tedbirlere uyarken diğer taraftan da kendi kendine duasını
yapabilir.” açıklaması yaparak minare duasına bir son vermelidir.
***28/05/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder