Ana içeriğe atla

Yeni Nesil Sorular ***


Türkiye birkaç yıldır YKS ve LGS sınavlarında "Yeni nesil" sorularla tanıştı. Bu tür sorulardan amaçlanan; bilgiyi anlamak, muhakeme etmek, yorumlamak ve gerçek yaşamla bağlantı kurmaktır. Amaca baktığımız zaman mantık güzel, niyet halis. Ki olması gereken bu. Zira daha önce çıkan sorular, bilgiye ve ezbere dayalı olmakla beraber gerçek hayattan kopuk sorulardı. 

Yeni nesil soruların sorulmasını yerinde buluyorum. Çünkü bilgiyi anlama sorunumuz var. Bu şekil sorularla bilgiyi yorumlama yeteneklerini geliştirmiş olacak çocuklarımız. Yine bu tür sorular öğrencileri daha fazla kitap okumaya yöneltecektir. 

Yeni nesil soruları olumlu bulmakla beraber bazı eleştirilerim olacaktır: 
1.Bu soruların çoğu A4 kağıdının yarısını bir sorunun kaplıyor olmasıdır. Yani sorular uzun.
2.Sınavlarda verilen süre, uzun sorularla uyumlu değil. 
Burada "Anlamaya yönelik olacaksa sorular elbette uzun olacak" diyebilirsiniz. Doğrudur. Uzun olmalı. Çünkü sorular bilgiye yönelik değil. Ama uzun soruları çözmeye ayrılan süre yeterli değil. Bu tür uzun sorular güzelce okunduktan sonra cevabı bulmak zor değil. Fakat sınava giren öğrencileri sınavlarda bekleyen en büyük handikap sınav süresidir. Öğrenci 1-1,5 dakika içerisinde bir soruyu ne zaman okuyup ne zaman anlasın, nasıl yorumlasın? Zaten sınav stresi yaşayan, süreyi yetiştirip yetiştirememe endişesi yaşayan aday, soruların uzunluğunu görünce baştan demoralize olmaktadır. Vakti yetiştirmek için parçayı hızlı hızlı okumak zorunda olan öğrenci, soruları çözmekte zorlanacak ve çok kolay sorularda yanlış yapabilecektir. Bu tür sorulardan, öğrencilerin yanlış yapması ve elenmesi murat ediliyorsa maksat hasıl oluyor. Bence çocuklarımız böyle elenmektense yüksek yaparak elensinler.

Eski sınav sorularında uzun soruya yer verilmiyor muydu? Veriliyordu. Fakat uzun soru bazı Türkçe sorularından ibaret idi. Bir uzun parça verilerek üç ya da dört soru bu parçaya göre cevaplandırılırdı. Bu da sınav süresini olumsuz etkilemezdi.

Mademki yeni nesil sorulara devam edilecek, verilen süreye de ilave süre verilmeyecek ise yeni nesil sorulara bir sınırlama getirilebilir. Çünkü sınavlarda soru çıkan tüm derslerde bu şekil sorulara yer verilmektedir. Her dersin soruları da uzun. En azından parçalar kısaltılabilir veya bazı soru türleri bilgiye dayalı olacak şekilde kısaltılabilir. Sorular anlamaya yönelik olacak diye bilgiyi de ihmal etmemek lazım. Çünkü bilgi olmadan analiz ve yorumlama yapılamaz.

***14/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde