—Fıkra sever misin?
—Kim sevmez ki fıkrayı! Hele de taşı
gediğine koyarcasına, günümüzle bir bağlantı olursa, bayılırım.
—O zaman dinle!
Amerika'da ülkeler arası casusluk
yarışması yapılır. Sırada işkenceye dayanıklılık testi var. Casusların her
birisine birer sır verilir. Ne olursa olsun kimseye söylemeyeceksin diye
tembih edilir.
Sonra da o casusları sorgulamak
için en usta işkenceciler görevlendirilir.
Alman askerini çağırırlar, başlarlar
sorgulamaya. Alman askeri 2 saat sonra bülbül gibi öter ve kendisine
verilen sırrı söyler.
Amerikan askeri 3 saat sonra öter.
İngiliz askeri 1 gün sonra öter.
Bizim Temel’i alırlar sorguya. 1 gün 2
gün, 3 gün, 1 hafta geçer ama Temel’i konuşturamazlar.
Türk yetkiliyi tebrik ederler ama
Temel'in sırrını çözmek de isterler. Temel'in işkenceden sonra konulduğu odaya
bir kamera yerleştirirler. Sonra işkenceden bitap düşmüş Temel'i izlemeye
koyulurlar.
Bizim Temel, adamlar çıkar çıkmaz hemen
koşar ve kafasını duvardan duvara vurarak bağırır: Hatırla oni! Hatırla oni!
—Yaşadığımız olumsuz ortam dolayısıyla
kara kara düşündüğümüz bugünlerde bu fıkra iyi geldi. En azından bir nebze de
olsa gülümsetti. Fakat günümüzle bir bağlantı kuramadım.
—Konuyu Sağlık Bakanı’na getirmek istedim.
—Ne alaka?
—Alakası olmaz olur mu? Virüsün vurmadığı
ülke yok gibi. Ülkeler olağanüstü durumla karşı karşıya. Her ülkede virüsten
dolayı ölümler var. Virüsün yayılmasını önlemek amacıyla bazı ülkeler sokağa
çıkma uygulamasını devreye soktu. Bazı ülkelerin sağlık sistemi çöktü. Alınan
sıkı tedbirlere rağmen virüs, ülkelerin insanlarını vurmaya devam ediyor.
Virüsün etkisini ne zaman kaybedeceğini bugünden kestirmek mümkün değil. Üstelik
virüs sadece fakir ve fukarayı vurmuyor. Devlet yöneticilerini de vuruyor. Kimi
yakalamışsa önüne katıp kovalıyor. Zayıf bulduğunu yere yıkıyor.
—Fıkrayla bağlantısına gelirsek…
—Alakası şu: Her ülkede kim bu virüse
yakalanmışsa yaşadığı şehir belirtiliyor, kim yakalandı, ismi açıklanıyor. Bu
açıklamayı kendisi veya yakını yapıyor. Bizim ülkemizde ise bu açıklama
yapılmıyor. Sadece virüsü kapan günlük hasta sayısına, yapılan test sayısına ve
ölenlere yer veriliyor. Kim yakalandı, virüs hangi ilde çıktı, hangi ilde kaç
vaka var, ölenler kimler bilgisine yer verilmiyor. Az sayıda kendi
inisiyatifiyle durumunu açıklayan birkaç kişiyi biliyoruz, o kadar. Bunun
nedenini anlayamadım.
—Anlamayacak ne var. Olaya hasta
mahremiyeti açısından yaklaşılıyor.
—Başka ülkelerde bu hasta mahremiyeti
niye yok? Niçin sadece bizde var? Sonra bunun saklanmasında ne amaç olabilir?
Ayrıca bu virüsü herkes kapabilir. Adı üzerinde salgın bir hastalık. İsimlerin
verilmesinden geçtim. Hangi ilde vakaya rastlandı, bunu bile bilmiyoruz. Her
şey sır gibi saklanıyor.
—Diyelim ki il il hastalığa yakalanan
sayısı verildi. Ne faydası olacak?
—Faydası olmaz olur mu? Tüm uyarılara
rağmen sokağa çıkmaya çalışanlar, illerinde bu hastalığa yakalanan hasta
sayısını öğrenirlerse bu işin ciddiyetini daha iyi anlarlar. Böylece
kendilerini evlerine kapatırlar.
—Anladım.
—Sen anladın da ben hala bu işin sırrını
anlayamadım. Hasta ve il isimleri devlet sırrı gibi saklanıyor. Her akşam
günlük verileri açıklayan Sağlık Bakanı’nın ağzından gazeteciler, saklanan
sırları almaya çalışıyor. Bakan sır küpü. Sırra dair tek kelime etmiyor. Sır
tutmada Temel’den ileri bir seviyede dense yeridir.
—Hasılı ben de temel fıkrasını bu
vesileyle geç de olsa anlamış oldum. Sırrı saklayan, üstelik bu sefer asker
değil, sivil biri: Sağlık Bakanı. Bu durumda Bakan, Temel'den daha iyi sır
saklıyor. Üstelik Temel gibi değil, her şeyi bildiği halde kaç hafta geçti.
Ağzından tek kelime sır çıkmadı.
Not:
Hangi ilde kaç vakanın bulunduğunu niçin açıklamadıkları sorusuna Sayın Koca,“Bir bölgeden diğer bölgeye
enfeksiyonların taşınmamasını amaçladıklarını, İtalya'daki uygulama sonucunda
bölgeden bölgeye enfeksiyon geçişlerinin yaşandığını, benzer bir sürecin
Türkiye'de yaşanmaması için açıklamadıklarını” anlattı. Bu durumda il il
vakalara yer verilmemesi sırrını yerinde buluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder