Ana içeriğe atla

MEB'de İşler Nasıl Yürüyor? ***


—15 tatilini bitirdiniz.
—14'te kaldı, 15'i bulamadık. Zira tatil, hafta sonu tatilleriyle birlikte toplam 14 gündür.
—Adına niye 15 tatili demişler o zaman?
—Bilmiyorum. Bu ismi koyana sormalı.
—Bir gün eksik olsa da yeterince dinlenmiş olmalısınız.
—Biz dinlendik de, MEB çok yoruldu.
—Nasıl? Ne yaptı?
—Öyle hummalı çalıştı ki okulları ikinci döneme hazır etti. Durmadan öğretmen ataması ve nakil yaptı. Bazısı ikinci döneme yeni okullarında göreve başlayacak, bazısı da peyderpey.
—İlk yarı bitiminden sonra yarı dönemde ne ataması bu?
—Alan değişikliğine dayalı atama, norm fazlası olan öğretmenleri atama, engelli öğretmen ataması, özür grubu atamaları, sözleşmeli öğretmen alımı vs.
—Bu dediğin atamalar ihtiyaca binaen atamalar olmalı. Bunları niçin yaz döneminde veya ilk dönemin başında planlamıyor MEB?
—Orası öyle. Zira olması gereken bu. Ama MEB’de bizim gibi. Kervanı yolda dizer.
—Ama tam bir plansızlık bu. Eğitim ve öğretim dediğin tam bir plan işi değil mi? Böyle planlama mı olur?
—Ben sana olanı söylüyorum. Gerisini sen düşün, bu işte ne kadar plan ve program olduğunu.
***
—Üstat! Okulun ilk açıldığı gün çocuğumun, okula gitmesiyle gelmesi bir oldu. Ne iş bu?
—Senin çocuk, ikili öğretim mi yapıyor?
—Evet.
—İkinci dönemin ilk iş gününde MEB’in belirlediği takvime göre okullar öğretmenler kurulu toplantısı yapar. Bu toplantıya tüm öğretmen ve yöneticiler katılır. Okullar, bu toplantıda ikinci dönemin planlamasını yapar. İkili öğretim yapan okullar bu yüzden ilk iş günü kıvrak eğitim yaparlar.
—Hoppala! İki hafta boyunca öğrencinin tatil olduğu zaman aralığında bu toplantıyı yapmayıp okulların açıldığı ilk gün yapmayı aklım almıyor. Okulun açıldığı ilk gün mü koca bir dönem planlanacak?  Güldürme beni!
—Dedim ya kervan yolda dizilir diye. MEB’in planı bu…
—Şuna MEB’in plansızlığı paçasından akıyor desene. Bir de bu kıvrak eğitim ne? Çocuklar dersi hızlı mı işliyorlar?
—Hayır efendim! Kıvrak ile kastedilen, çocuğunuz bir günde kaç ders saati ders işliyorsa o güne mahsus derslerin yarısını işler.
***
—Azizim! I.Dönem çocuğumun dersine giren bazı öğretmenler değişmiş. Bazı dersleri de boş geçiyormuş. Bu da neyin nesi?
—Çocuğunuzun dersine giren öğretmen norm fazlasından, özür atamasından, alan değişikliğinden dolayı gitmiş olabilir. Giden öğretmenin yerine gelen bir başka öğretmene ders vermiş olmalılar. Değişiklik bundandır. Boş geçen dersi varsa demek ki giden öğretmenin yerine öğretmen gelmemiş demektir bu.
—Peki bu boş geçen ders nasıl doldurulacak?
—İlçe milli eğitim müdürlükleri boş geçen bu derslerin öğretmen ihtiyacını karşılamak için ücretli öğretmen planlaması yapar. Çocuğunuzun dersi biraz boş geçtikten sonra yerine bir ücretli öğretmen gelir.
***
—Hepsinden geçtim. Çocuğumun her hafta ders programı değişiyor.
—Normaldir bu. Okul yöneticilerinin işi ne? Ataması ve nakli yapılan öğretmenlerin hepsi aynı gün göreve başlamıyor. Öğretmen gittikçe veya yeni öğretmen geldikçe okullar yeniden ders programı hazırlar. Sık değişiklik bundandır.
—Sonra?
—Böyle böyle ikinci dönemi de bitirmiş olacağız.
—Anlamıyorum. Milli eğitim hep böyle midir?
—Ne sandın ya…

***04/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde