Ana içeriğe atla

Ülkenin En Büyük Kumarbazı ve En Borçlu Olanı Kimdir? *

Size Türkiye’nin en büyük kumarbazı kimdir desem ne cevap verirsiniz? Siz bu soruya ne cevap vereceğinizi düşüne durun. Soruya cevap vermeden önce bazı bilgilere yer vereceğim. Sonra en büyük kumarbazın kim olduğunu hep birlikte görmüş olacağız.

Milli Piyango İdaresi tarafından yürütülen şans oyunları ve günleri:
*Milli Piyango, her ayın 9, 19 ve 29’unda çekilişi yapılır. Aralık ayında 29’unda çekilişi yapılması gereken Milli Piyango, iki gün gecikmeyle 31 Aralıkta yerine getirilir.
*On Numara, her hafta pazartesi günleri.
*Şans Topu, her hafta çarşamba günleri.
*Süper Loto, her hafta Perşembe günleri.
*Sayısal Loto, her hafta Çarşamba ve cumartesi günleri.
*Hemen Kazan, (Halk arasında Kazı Kazan olarak bilinir) her gün.
Türkiye Jokey Kulübü tarafından yürütülen şans oyunları:
*Altılı, beşli, dörtlü, üçlü ganyanlar. Kısaca at yarışları. Bu tür şans oyunlarına müşterek bahis de denir. Türkiye Jokey Kulübü, Tarım Bakanlığının önderliğinde özel bir kuruluştur. Her gün oynanır.
*İddaa, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı eliyle yürütülmektedir. Her gün oynanır.

Verdiğim bu örnekler şans oyunları olarak bilinir. İsmini burada zikretmediğim başka şans oyunları da vardır. Gördüğünüz gibi şans/talih oyunları vasıtasıyla para kazanmak veya şansını denemek isteyenler için yılın her günü bir çekiliş var. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, ismini yazdığım şans oyunları devlet eliyle yürütülmektedir. Bu durumda yazımın başında sorduğum sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu ülkenin en büyük kumarbazı devletin kendisidir.
İçinizden bazıları, şans oyunları kumar mıdır diyebilir. Şans oyunlarının kumar olup olmadığını kumarın tanımına bakarak anlayabiliriz. TDK’ya göre kumar: “Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu” demektir. Tanımda geçen talih de şans anlamına gelir. Bu tanımdan anlaşıldığına göre şansa bağlı kazançlar kumar kapsamına giriyor. Kumar konusunda Din İşleri Yüksek Kurulu Taraflardan birisinin kazanıp diğerinin kaybetmesi esasına dayalı bütün şans oyunları kumar kapsamında değerlendirilip haram kılınmıştır. Zira bir taraf kaybederken, diğer taraf da hak etmeden kazanmaktadır. Buna göre şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar da kumardır ve haramdır." fetvasını vermiştir. Kısaca şans oyunları kumardır ve haramdır demektedir.
Yine içinizden bazıları “Şans oyunlarından elde edilen hasılat ile bazı hizmetler yapılmaktadır” derse, bu konuda da Din İşleri Yüksek Kurulu “Bu tür oyunların hasılatından bazı kuruluş ve hayır kurumlarının yararlanması, onları meşru hale getirmez ve haramlık hükmünü değiştirmez. Bu yollardan birisiyle elde edilen kazançlar, sevap beklenmeyerek yoksullara veya hayır kurumlarına verilmelidir." demektedir.

Şans oyunları oynayan veya kumar aleti olarak bilinen diğer kumar türlerinden anlayan ve bilen birisi değilim. Ama gördüğüm kadarıyla değeri fazla olmayan biletler bastırılarak satışa sunulan şans oyunlarından en fazla geliri devlet elde etmektedir. Bu durumda en büyük kumarbaz devlet olduğu gibi bu işten de en fazla pay alan yine devletin kendisidir. Devletin şans oyunlarından elde ettiği gelir şu hikayeye benzer: “Duston Lui isimli biri evini 800 bin dolara satışa çıkarır. Evi kimse almaz. Bunun üzerine Lui, evi çekilişle 1 (bir) dolardan satacağını söyler. Çekiliş için iki milyon bilet bastırarak her bir bileti bir dolardan satar. Herkesin gözü önünde çekilişi yapar ve kazanana evini teslim eder.” Evini 800 bin dolara satamayan Lui, bastırdığı biletlerle bir dolara verir ama karşılığında 2 milyon doların sahibi olur.

Şans oyunlarından devlet tıpkı Lui gibi kazançlı çıkmaktadır. Yılın her günü oynanan bu şans oyunlarından devlet çok para kazanıyorsa bu para nereye gidiyor? Bildiğim kadarıyla bu kadar kazanca rağmen devletimiz çok borçludur. Durmadan borç ödemektedir. Haydan gelen huya gider dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Çünkü emek sarf edilmeden elde edilen para haksız kazançtır ve bunun da bir bereketi olmaz. Şans oyunlarına bel bağlayanlara duyurulur.

*17/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde