Öğretmenler günü münasebetiyle üç gün önce düzenlenen
kahvaltı programına katılmak için giderken arabamın tekerine çivi batması
sebebiyle kahvaltıdan sonra zorunlu ve hummalı bir çalışma ile tekeri
değiştirebildim. Amatörce yaptığım bu iş saatlerime mal oldu. Akşamı nasıl
yaparım bugün derken iş esnasında vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım. Madem
güne lastiğimin patlamasıyla başlamıştım. Bu vesileyle kışlık lastikleri de
değiştirip aradan çıkardım. Patlayan lastiğin tamiri ve yaz-kış lastik değişimi
derken cebime sıkışan parayı lastikçiye verdim.
Yıllardır hiç patlamayan lastiğimin bir öğretmenler günü
münasebetiyle düzenlenen yemeğe giderken patlaması, üzümünü yediğim bağını
sormadığım kahvaltıdan Allah razı olmadı demek ki. Halbuki günüme dair bir
kahvaltı buldum diye ne kadar sevinmiştim. Ne ummuştum ne buldum. Çıkacağı ve
olacağı varmış demek ki… Bu da benim kulağıma küpe olsun.
*
24 Kasım öğretmenler günü sabahında eşimin kahvaltı hazır
sesiyle uyandım. Bakalım kahvaltıda beni neler bekliyordu. Ne de olsa günümdü
bugün. Felekten bir gün çalacaktım. Bir sevinç bir sevinç… Nasıl da sevinmem.
Sene de bir gün ne de olsa.
Kahvaltı için mutfağa indim. Ne vardı masada? Tost. İyi ya,
bundan iyisi can sağlığı demeyin. Tostu küçümsediğimden değil şaşkınlığım.
Tostu da severim. Ama tost benim okulda simitten sonra milli katığım. Açlık
hissettiğimde atıştırmalık olsun diye kantinden sipariş ederim. Şaşkınlığım
geçtikten sonra “Bu da ne? Böyle bir günde kahvaltıda tost reva mı? Günümü
böyle mi kutlayacaksın” demek istedim. Nasıl söylerim? Böyle bir günde aile
faciası demekti bu. Bana “Eve bal börek getirdin de ben önüne koymadım mı” dese
zoruma gitse de içime atarım. Zira haklı. Ya eşim, 6284 sayılı kanunun
kendisine verdiği hakkı kullanmaya kalkar da polise veya adliyeye giderek “Önüne
koyduğum yemeği beğenmedi. Bana öyle bir baktı ki korktum. Evden uzaklaştırma
talep ediyorum” dese işte bu yandığımın resmidir. Çünkü altı ay evden
uzaklaştırılmam garanti. Ondan sonra 6 ay boyunca evin etrafında dolaş dur.
Olur mu demeyin. Çünkü “kadının beyanı esastır”. Eşim yapar mı böyle mutlu
günümde? Ne bugün ne de bir başka gün aklına böyle bir şey gelmez. Ama televizyonlarda
“Falan kimse, eşine şunu dediği için evden uzaklaşma aldı” gibi haberleri duya
duya, “Benim neyim eksik? Bir de ben beyanda bulunayım” dese gel de çık işin
içinden o zaman. İçime atıp sesimi çıkarmadım. Okulda zaman zaman yediğim rutin
tostumu yedim. Ne ummuştum ne bulmuştum. Buna da şükür.
Eşim belki akşam benim için bir ziyafet düşünmüştür.
Kahvaltıda değilse niye akşam olmasın dedim. Acaba ne pişirebilir diye bir
düşüncedir aldı beni. Hay Allah! En son pazardan bana pırasa aldırmıştı.
Pişirse pişirse ancak pırasa pişirir dedim. Akşam yemeğindeki ziyafet beklentim
de akşam olmadan suya düştü. Bereket, bir düğün daveti vardı. O düğüne
katılarak Konya’nın milli yemeği Konya pilavını yedim. Pırasa, gözümün önüne
geldikten sonra bu Konya pilavı bana tam bir ziyafet oldu.
Hasılı, başıma gelenler ve bir türlü gerçekleşmeyenler hep
benim beklentilerimdir. Bir beklentim olmasa, hiçbir şey ummasam aslında hayat
yaşamaya değer. Bu beklentilerden kurtulmadıkça hayat bana zindan olmaya devam
edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder