Ana içeriğe atla

Yaşanmış İki Hikaye

Hastanede röntgen çektirmek için sıramın gelmesini beklerken kim var, kim yok diye sağıma soluma baktım. Yıllardır karşılaşmadığım bir tanıdığıma gözüm ilişti. Karşılıklı başımızla selamlaştık. Ardından yanına vardım.

Geçmiş olsun dileklerimden sonra halini hatırını, ne yapıp ne ettiğini sordum. Yatıyorum bol bol dedi. Ardından site yöneticiliği yapıyorum dedi. Sanırım ihraçsın, durumun ne, komisyona falan başvurdun mu dedim. "Ben ihraç değilim, üç yıldır açıktayım. Milli Eğitim Müdürünün 'Örgütün kasası, örgüte ait üzerinde gayri menkuller var' iddialarına yönelik olarak yargılandım. Çalıştığım okuldan da birkaç şahit bulmuş. On bir defa hakim huzuruna çıktım. Sonunda berat ettim. Savcının itirazı üzerine davam Yargıtay'a taşındı. Şimdi temyiz sonucunu bekliyorum" dedi. Sıram geldi, ayrıldım yanından.

Görüştüğüm kişi FETÖ üyesi mi yoksa iltisaklı mı, temyiz sonucu ne olur, görevine geri döner mi bilmiyorum. Garibime giden somut delillere dayalı olmayan iddialarla üç yıldır yargılanmış. Temyizde berat ederse suç isnat eden kimse elini kolunu sallayarak aramızda dolaşacak mı? Kendisine ve şahitlere "Bu kişinin kesin örgüt üyesi olduğunu bilmeden bu haltı niye işlediniz" diye sorulacak mı? Sonra bir dava üç yıl sürer mi? Üç yıl boyunca bir kişi maaşının üçte ikisini almaya devam eder mi? Bu kişi berat ettiği takdirde tazminatıyla birlikte maaşından geri kalan kesintilerini de alacak. Devlet üç yıldır açıkta beklettiği bu kişinin yerine ya yerine yeni atama yaptı ya da ücret karşılığı bir başkasını çalıştırıyor. Nereden bakarsanız feci bir durum var ortada. Zaman, para ve insan kaybı var, mahkemelere iş yükü çıkarılmış. Bu kişi görevine döndüğü zaman devletle, çevresiyle, kendisini şikayet edenlerle barışık olacak mı? Üzücü ve garip bir durum gerçekten. 
İşin garibi örgütün kasası diye şikayet edilip açığa alınan bu okul müdürü, 2014 yılında çıkarılan kanunla ilçesinde müdür olarak kalan 7-8 okul müdüründen biri idi. Bunun müdür olarak kalmasını sağlayan da hakkında örgütün kasası diye şikayet eden de aynı milli eğitim müdürü idi. Şimdilerde o milli eğitim müdürü araştırmacı olarak kızağa alınanlardan ve yüzüne bakan yok. Kendisi de kimsenin yanına yaklaşamıyor. 
*

Yıllık lise sınıf pikniğimize yıllardır katılmayan bir sınıf arkadaşım da katıldı bu sene. Kendisine, arkadaşların çoğu düğün yaptı. Davetli olmana rağmen hiçbirine teşrif etmedin. Yarın sen çocuklarının düğünlerini kiminle yapacaksın, sana kırgınız dedim. "Ne deseniz, yerden göğe haklısınız. Başıma geleni bir bilseniz, bana hak verirsiniz" dedi. Açıkta olduğunu göreve iade edildiğin zaman haberimiz oldu. Ama nicedir görevdesin. Pekala düğünlere katılabilirdin dedim. "Göreve dönmeme rağmen dava sürecim yeni bitti. Şükür, rahatladım" dedi. Senin başına bu durum nasıl geldi dedim. Bir vaiz FETÖ'cü olduğuma dair bir şikayet dilekçesi vermiş. Yargılandım. Mahkemem dolayısıyla beni şikayet edeni ilk defa görmüş oldum. Çünkü şahit de oradaydı. Hakim 'Bu kişinin FETÖ'cü olduğunu nereden biliyorsun, tanıyor musun? Elinde bilgi, belge ne var' diye sordu. Vaiz 'Elimde bilgi ve belge yok' dedi. Hakim, 'O zaman bu dilekçe neyin nesi' dedi. Vaiz, 'Ben bilmiyorum efendim. Bu kişinin FETÖ'cü olduğunu duydum. Başka da bir bilgi sahibi değilim" deyince hakim 'Sayın hocam, sen camide kürsüye çıkınca cemaati bu şekil duyumlarla mı bilgilendiriyorsun? Hucurat 6.ayette Allah, 'Ey imam edenler! Bir fasık size bir bilgi/haber getirdiği zaman doğruluğunu araştırın yoksa bir topluluğa bilgisizce kötülük yaparsınız da sonra pişmanlık duyarsınız' demiyor mu? Yazık sana' demiş ve arkadaşın beraatine karar vermiş. 

FETÖ ile mücadele kapsamında yaşanmış iki hikaye. Daha başka ne hikayeler vardır, kim bilir. 




Yorumlar

  1. Fatura kime çıkıyor. Akp ye değil mi? Bu parti halkın gözünden nasıl düşürülür hala bunun peşindeler. Ben şu haklı bu haksız yorumu yapmıyorum. Haklı olan da var haksız olan da. Mesele birileri akp yi yok etme peşinde. Haklı veya haksız onlar ve çevresi akp ye düşmanlar mı? Evet. Böyle yaparak amaçlarına da kavuşuyorlar. Allah bunlara yapanlara fırsat vermesin. Her zaman haklının ve doğrunun yardımcısı olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin Hocam. Durum aynen özetlediğiniz gibi. Birileri bir güzel bu oyunu oynuyor, Ak Partinin altını oyuyor. Kimse beni de FETÖ'cü ilan ederler endişesiyle dile getirmiyor. Dile getiren birkaç kalem var. Bana göre Ak Partinin oy kaybetmeye başlamasının en büyük nedeni FETÖ'yle bu mücadelesi.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde