Beş günlüğüne bir kaplıcaya gittim. Öğle namazını kılmak
için gittiğim camiyi bakımlı gördüm. Camide her şey yerli yerinde idi. Küçük
bir beldede birkaç camiden biri olmasına rağmen cami cemaat yönünden kalabalıktı.
Nedir bunun sebebi derken gözüm imama ilişti.
Namazdan önce vaaz veriyordu. Camiye girerken caminin
panolarındaki bolca bilgilendirme yazılarından biri, daha fazla dikkatimi
çekmişti: “Bu camideki çocukların dokunulmazlığı vardır. Cemaatimize duyurulur”
yazıyordu iki yerde birden.
Namazdan sonra küçük küçük çocuklar, caminin arka müştemilatına
geçerek rahlelerine koydukları Kur'an'ı okumak için koyulmuşlar ve hocalarının
gelmesini bekliyorlardı.
*
Cuma namazını kılmak için yine aynı camideyim. Aynı imam
hutbeye çıktı. İç ezanın okunmasını bekledi. Ezan bitince hutbe iradı için
ayağa kalktı. Cemaate döndü. Önünde de daha önceden hazır ettiği hutbe metnini
koyduğu kürsü ve mikrofon.
Hutbenin hamdele, salvele ve şehadetten ibaret Arapça
kısmını ezberden okuduktan sonra Diyanetin hazırladığı Türkçe hutbe metni
önünde açık durmasına rağmen jest, mimik ve ses tonuna riayet ederek irticalen
bir hutbe irat etti. Hatip konuştukça göz ucuyla onu takip ettim. Ses tonu,
hitabeti, vurgusu, konuya hâkimiyeti, birikimi mükemmeldi. Konuşurken gözü hep
cemaatte olan, sağa-sola bakarak herkesi muhatap alan imamın kâğıtla
bağlantısı, paragraf başlarına bakmaktan ibaretti. Öyle güzel hitap ediyor ki
kulaklarımın pası silindi. Hah! Hutbe dediğin böyle verilmeli, helal olsun bu
genç imama dedim.
Evet, hutbe dediğin böyle okunmalı. İmamlarımızın
hepsi böyle mi okuyor? Maalesef çoğu imamımız, Diyanetin hazırlayıp internete
verdiği hutbenin çıktısını alıyor, cebine koyduğu metni açıp gözünü kağıttan
ayırmadan ve kafasını kaldırmadan okuyor. Bir kısmı hutbe metnini daha önceden
okumadan çıkıyor ve cemaatin karşısında tekliyor. Daha önceden yönetici olarak
görev yaptığım yıllarda okulun karşısındaki cami imamı, cumaya yarım saat kala “bu
haftanın hutbesini çıkarıversin, al-gel” diye çocuğunu gönderirdi. Merak ediyorum
bu arkadaş bu hutbeyi ne zaman okuyup da cemaatin karşısında düzgün okuyacak?
Haydi düzgün okudu diyelim, nasıl kafasını kaldırıp cemaate bakacak?
Hutbe dediğin bu genç imamın okuduğu gibi olmalı. Okuyacağı
hutbeyi önce kendisi özümsemeli ve konuya hâkim olmalı. Kâğıda bakarak hutbe
okunmaz. Öyle zannediyorum bu imam, günler öncesinden hutbenin çıktısını aldı,
bir güzel okudu ve okuyacağı hutbenin planını kafasına yerleştirdi. Bunu yapmak
için kişi önce yaptığı mesleğine saygı duymalı, bu mesleği severek yapmalı,
sorumluluğunu bilmeli, bu meseleyi dert edinmeli. Böyle yapmakla hem kendisini geliştirir
hem de cemaati çeker.
Allah sayılarını artırsın. Teşekkür ediyorum genç imama!
*09/08/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*09/08/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
O genç imamı tebrik ediyorum. Evet tüm imamlar onun gibi olmalı. Her kim işini düzgün yapmalı. Hele hele biz din ile ilgili mesleklerde çalışanlar olarak buna çok daha fazla dikkat etmek zorundayız. Diyanet sürekli mürakıplarıyla bunları takip etmeli. Radikal kararlarla yapmayanları görevinden almalı. Ya geri hizmete ya da diğer şekillerde değerlendirebilir. Konu gerçekten ciddiye alınmalı. Umarım diyanet bu serzenişleri duyar da gerekli tedbirleri alır. Ramazan hocam çok önemli konuyu dert edinip gündemine aldığın için seni de tebrik ediyorum. Allah razı olsun. İnşallah ses getirir. Bu tür yazılarını gerek yerel gerekse genel gazetelere de gönderirsin inşallah.
YanıtlaSilAmin, cümlemizden Hocam. Murakıp sayısı fazla yok. Doğru dürüst denetim de olmuyor. Ben bu yazıyı inşallah yazdığım gazetelerden birine göndereceğim. Aslında bu konuyu il, ilçe müftülerimiz dert edinmeli. Öyle zannediyorum ayda bir din görevlilerini ilçe müftüleri topluyor. Gündemlerine pekala bu konuyu alabilir, imamları teşvik edebilir. Hatta zorunlu tutabilirler.
Sil