Ana içeriğe atla

Bu Ülke Ne Zaman Normalleşir? *

*Siyaset ülkeyi germe işini bırakır, halkı kutuplaştırmaz ise,
*Bu ülkenin düşmanları ortak olur ve bu düşmanlarla mücadelede birlikte hareket edilir ise,
*Hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin tüm taşları yerinden oynatmaz, yerleşik düzen devam eder, iktidar bir kesimi ihya etmez, diğer kesimi mağdur etmez, görevini bihakkın yerine getiren kimsenin ekmeği ile oynamaz ise,
*Kamuya eleman alımında ve üst yönetici dışında tüm atamalar için ehliyet ve liyakat esasına göre olur ise,
*Tüm kamu kurum ve kuruluşlarda ölçülebilir kriterlere dayalı rutin ve ani denetlemeler olur, görevini savsaklayan kızağa alınır ise,
*Her türlü ihale ve alımlar şeffaf ve İhale Kanununa göre uygun teklif verenlere verilir, bu konuda hiç şüpheye mahal bırakılmaz ise,
*Ülkenin çözüm bekleyen sorunları siyasiler tarafından tespit edilir, birlikte bir öncelik sırası belirlenir, seçimlerde verilecek vaatlerde bu sorunların ne şekilde çözüleceği açıklanır, seçimlerde seçim ekonomisi uygulanmaz ise,
*Seçimler bir yıla yayılmaz, iki üç ay içerisinde yapılır ve seçimler normal hayatı olağanüstü etkilemez ise,
*Seçimlere katılım oranı düşer ise,
*Ülkede istifa mekanizması her kademede yaygınlaşır ise,
*Ülkede eleştiri kültürü gelişir ve bu eleştiriler yetkili ve sorumlu kişiler tarafından sıcak karşılanır ve gereği yapılır ise,
*Her türlü tehlikeyle mücadele etmek için istişareye önem vererek soğukkanlı bir şekilde hareket edilir ise,
*Ülkede Ar-Ge'ye önem verilir ise,
*Beyin göçünün önüne geçilir ise,
*Hayatın her alanında tasarruf tedbirleri uygulanır ise,
*Kendi kendimize yetecek, fazlasını ihraç edecek üretime dayalı bir ekonominin temelleri atılır ise,
*Suç ve terör örgütleri ortaya çıkmadan, neşvünema bulmadan yakasına yapışacak bir mücadele yolu izlenir ise,
*Herhangi bir konuda toptancı yaklaşılmaz ise,
*Hesap sorabilirlik ve hesap verebilirlik her kademede yerleşir ise,
*Siyaset, ekonomi vb alanlarda birbirleriyle rekabet edebileceği alternatifler olur, tekelciliğin ve mecburiyetin önüne geçilir ise,
*Siyaset yapanların yapacağı siyasetin azami sınırı belirlenir, süresini dolduran köşesine çekilir ise,
*Siyaset yapacaklar rakiplerini kötülemekten ziyade kendi yapacaklarını ve sorunları çözme yollarını ortaya koyar ise,
*Partilerde liderden ziyade ekip ön plana çıkarılır ise,
*Partisine hesap soran liderden ziyade liderine hesap soran parti yetkili organları olur ise,
*Partilerde ve devlet yönetiminde bir yönetim kültürü oluşur ise,
*Ülke yönetimi her türlü hamaset ve duygusallıktan arındırılır, olaylara soğukkanlılıkla yaklaşılır ise,
*Az konuşulup çok iş yapılır ise,
*Algılar üzerinden siyaset yapma terk edilir ise,
*Siyasi partiler birbirlerini düşman olarak ilan etmeyip rakip olarak görür, rekabetleri bir fazilet yarışına dönüşür ise,
*Her alanda iletişim kapısı açık tutulur ise,
*Okuyan ve büyümekte olan çocuklarımızda ve bizde gelecek kaygısı olmaz ise...

Bu ülke normalleşmekle kalmaz, gelişir de.

* 29/09/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





Yorumlar

  1. Bu sayıp söylediklerini her halde bu hükümet için söylüyorsun. Çünkü muhalefetin bu meselelerle zaten uzaktan yakından ilgisi alakası yok. Öyle bir kaygısı olmuyor da. Senin söylediklerine uyacaklarını söylüyorlar. Uydukları ve uyguladıkları var mı? Hükümet için bir özeleştiri yapması gerekir. Diğerleri zaten yapmaz da bari bu hükümet yapsa diyorsan evet yapmalı. Sen de yapmazsan onlardan bir farkın kalmaz. Bana sorarsan diğer taraf da ha bire kaşıyor. Biraz zor normalleşir. İnşallah normalleşir. Haydi hayırlısı bakalım.

    YanıtlaSil
  2. Ülke yönetimden sorumlu olan bu iktidar. Ekber te buna söyleyeceğim. Ama iktidara söylerken oğlum dana söylüyorum. Gelinim den dinle şeklinde anlamak lazım. Çünkü bugünün muhalefeti yarının iktidarı olabilir. Yine ortamın normalleşmesi için iktidar kadar muhalefetin de sorumluluğu vardır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde