Hucurat
süresi 6.ayette geçen "Ey inananlar!
Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın,
yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman
olursunuz." ayet mealini bilmeyenimiz yok. Hatta bildiğimizle kalmayız
birbirimize de okuruz. Hem bilir hem okur hem inanırız ama iş amel etmeye
gelince uygulamayız.
Ne
zaman bir haber duysak eğer haber işimize geliyorsa doğru mu yanlış mı demeden
balıklama atlıyoruz ve bu haberi kendi düşüncemizi desteklemek için kullanır da
kullanırız. Ne zamana kadar? Birileri bu haberle maksadına ulaşıncaya kadar bu
haberle yatar kalkarız. Örnek mi istersiniz? 80 öncesi bu ülkede sol-sağ
kavgası vardı. Her gün karşılıklı gençler ölüyordu. Milletçe bu akan kan nasıl
durdurulacak? Yok mu bunun çıkış yolu derken asker yönetime el koydu. Ülkeyi
yönetenlerin durduramadığı kan, bıçak keser gibi kesildi. Hele şükür, akan kan
durdu derken 80 ihtilalının PKK ve FETÖ terör örgütlerinin neşvünema bulmasına
zemin hazırladığını öğrendiğimizde iş işten geçmişti. Yine sol ve sağ
kavgasında öldürülen gençlerin aynı silahtan çıkan mermi ile öldürüldüğü ortaya
çıktı ve bu sol ve sağ kavgasının darbenin meşru şartlarının oluşması için
yapıldığını öğrendik. Bizim bunları öğrenmemiz bize pahalıya patladı. Nice
gencimiz cunta mahkemelerinde yargılanarak darağacını boyladı. Niceleri uzun
süre mahpus yattı.
Önümüze
irtica paranoyası kondu. Gerici ve yobazlar bardağı taşırdı. Ülke ve laiklik
elden gidiyor denerek 28 Şubat yapıldı. Niceleri hapsi boyladı. Hala içlerinde
mahpustan çıkmayanlar var. Katsayı ucubesiyle gençlerin önü kesildi. Kamudan
başörtüsü atıldı. Direnenler görevinden oldu. Üniversite kapısı başörtülüye
haram oldu.
Hizbullah
çıktı. Domuz bağını tanıdık. Mezar evlerini duyduk. Yapılan operasyonlarda
yakalananlar ve bu örgüte üye olanlar yargılandı. Çoğu ceza aldı. Kimi çıktı,
kimi hala yatıyor.
2007
yılına geldiğimizde Ergenekon terör örgütüyle tanıştırıldık. Ardından Balyoz
operasyonları ve diğer bir dizi operasyonlar yapıldı. Çoğunluğu askerden oluşan
yüzlerce kişi yargılandı, mahkum oldu. Çoğu tutuklu sanıklar ortalama beş yıl
yattıktan sonra "kumpas var" dendi, içerdekiler salıverildi ve bu
dava 12 yıl sonrasında bitti. Mahkeme "Ergenekon diye bir terör örgütünün
varlığı tespit edilememiştir" diyerek yargılananların beratına karar
verdi. Burada da mağduriyetler oluştu.
Şimdi
17-25 Aralık operasyonlarıyla yüzünü gösteren ve 15 Temmuz kanlı darbe
teşebbüsüyle gerçek yüzünü gösteren FETÖ terör örgütü operasyonları ve
yargılamaları var. Çatı davası bitmiş olmakla beraber bu örgüte iltisaklı
olanlara karşı yapılan operasyonlar hala devam ediyor. Bu örgüte üyeliğinden
veya ilişkisinden dolayı kamudan ihraç edilenlerin ve içeride yatanların sayısı
da az değil. Kimi içeride kimi de yurt dışında elini kolunu sallayarak
dolaşıyor.
Verdiğim
örneklerle ne anlatmak istediğime gelince tüm bu olup bitenlerden,
operasyonlardan ve yargılamalardan anladığım bu ülkede kim bir iş yapmak
istiyorsa işe kendiliğinden kalkışmıyor. Önce toplumu bir güzel işliyor,
yapacağı şeye halkın bir kısmını veya ekseriyetini inandırıyor. Yani kamuoyu
oluşturuyor. Ardından operasyonlara ve yargılamalara başlıyor. Hedef ve
maksadına ulaşıncaya kadar kafasına koyduğunu devam ettiriyor. İşi bittikten
sonra bırakıyor. Çünkü maksat hasıl olmuş oluyor. Tüm bu olup bitenlerden
anladığım bu ülkede her şey algılar üzerine yürüyor. Savaş da oluşturulan
algılar üzerinden yapılıyor. Ergenekon davasının 12 yıl sonra pardon şeklinde
bitmesi bana çok şey öğretti. Daha bitmedi ama FETÖ davası ne şekilde biter?
Bittiği zaman ne konuşuruz bilmiyorum. Bunu da zaman gösterecek. Umarım FETÖ
davaları ve operasyonları bittiği zaman önceki davalarda duyduğumuz pişmanlığı
duymayız. Umarım bizi birileri yine oyuna getirmiyordur. Umarım doğru
yoldayızdır.
İleride
olayların gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra pişmanlık duymak istemiyorsak,
*Duyduğumuz
her habere ilk önce acaba mı demeliyiz. Haberi önce araştırmalıyız. Hucurat
6.ayetin gereğini yapmalıyız.
*Niyetimiz
öç almak, intikam peşinde koşmak, birilerine had bildirmek değil, gerçeğin
ortaya çıkması olmalı. Adaleti yanıltmamalı, yargıyı kendi süfli emellerimize
alet etmemeliyiz. Yargıyı kendi haline bırakıp tarafsız olmayı bilmeliyiz.
Görülmekte olan bir davanın biz ne hakimi ne savcısı ne de avukatı olmalıyız.
Yargı bağımsız kararını geciktirmeden, mağduriyetler oluşturmadan vermeli.
Verilen kararlarda kamu vicdanı rahatlamalı.
*Her
daim soğukkanlılığımızı korumalıyız.
*Yanlış
ve yanlı konuşan ve bu şekil karar veren müeyyide uygulanmalı.
*Görülmekte
olan bir davada TV ve gazete aracılığıyla algı oluşturulmasına izin
verilmemeli. Yayın yasağı konmalı.
*Bir
işe kalkışılırken, birilerini yargılamaya kalkarken bu yargının bir gün
kendimize de lazım olacağını bilmeliyiz.
*Pişman
olmamak istiyorsak bin düşünüp bir hareket etmeliyiz. Çünkü son pişmanlık fayda
vermez.
Söylediklerine elbet ben de katılıyırum. Ancak ancak kısmı olmasa. O da şu: Biz mütediyyen veya muhafazakar kesim balıklama atlamayalım veya hiç sesimizi çıkartmayalım karşı taraf bunu fırsat biliyor. Daha çok algı operasyonu yapıyor. Bak gördünüz mü hiç sesleri çıkmıyor. Neden? Haksızlar da ondan. Ortalığı karıştırıcılara fırsatlar tanınmamalı. Tabi ki körü körüne de atlanmamalı. Bozguncular en ufak bir ipucu arıyorlar. Nerden ne buluruz veya nerden ne çıkarırız diye. Algı operasyonunu bizler yapmıyoruz ama başkaları çok iyi yapıyor. Tabi ki temennimiz hiç kimsenin yapmaması. Allah herkese ayeti kerime doğrultusunda yaşamak nasip eylesin.
YanıtlaSilYazım sanırım biraz kapalı kalmış. Bu yazımda kasdettiğim bu ülkede kim bir şey yapmak istiyorsa kamuoyu oluşturmak için önce bir algı oluşturuyor. Mesela Ergenekon meselesi ilk çıktığında Samanyolu ve Zaman gazetesi dezenformasyon yayını ile Ergenekon diye bir örgütün olduğunu belleklerimize işledi. Bu haberlerden ve savcılığa sunulan belgelerden ditaş iktidar da etkilendi. Ergenekon operasyonları hız kesmeden devam etti. Erdoğan bu davanın hakimi ve savcısıyım dedi. Bu destek FETÖ'nün gerçek yüzü ortaya çıkıncaya kadar devam etti. Erdoğan'ın danışmanı "Ordumuza kumpas kurulmuş" deyinceye kadar devam etti. Bu dava dün itibariyle "Böyle bir terör örgütüne rastlanmamıştır denerek bitirildi. Ben ve birçoğumuz askerin bize karşı menfi bakışından dolayı Ergenekon diye bir terör örgütü olduğuna inanmıştık. Bu ve benzeri olaylarda sessiz kalalım demiyorum. Hataya düşmemek için önce bir güzel araştıralım. Kastım bu idi.
YanıtlaSil