Ana içeriğe atla

Espriyi Kime Yapıp Kime Yapmayacaksın? *

—Efendim, espriyi kime yapayım, kime yapmayayım?
*Anlamayana yapmayacaksın bir defa. Espri yapacağın kişi leb demeden leblebiyi anlamalı.
Konuştuğun zaman yüzüne bön bön bakıyorsa hiç espri yapmayacağın gibi mümkünse uzaklaşacaksın.
*Alıngan ve her şeyden nem kapan tipe de şaka yapmayacaksın. Merhaba, merhabadan öte bir iletişim kurmamalısın. Çünkü ne zaman, neye alınacağı belli olmaz. Bence hiç başını ağrıtma.
*Çocuk gibi küsene hakeza… Başına iş açma.
*Espri yaptığını anlıyor ama ters anlıyorsa düzeltmeye çalışırken çeneni yorarsın. Zaten bu durumda espri, espri olmaktan çıkar. Buna da yapma.
*Konuşmandaki mizah ile gerçekliği ayırt edemiyorsa yorma kendini.
*Bakışından şaka yaptım demek zorunda kalacağın kimseye de şaka yapma. Ardından anlıyorum diyenin anladığına inanma. Çünkü o seni yine anlamamıştır.
*Düz kontak ise hiç şaka yapma.
*Şakayı anlamadan anlamış gibi yapıp diğer gülenler gibi gülmeye çalışıyorsa ne adama eziyet et ne de kendine. Burada sana bir fıkra anlatayım: Adamın biri üç kişiye bir fıkra anlatır. Adı üzerinde fıkra. İkisi anlatılan fıkraya güler. Üçüncüsü gülmez. Sen niye gülmedin? Fıkrayı komik bulmadın mı derler. Adam, anlamadım der. Tekrar anlatılır. Yine ikisi güler, üçüncü kişi gülmez. Yine anlamadım der. Üçüncü defa adam fıkrayı tekrar anlatınca fıkraya daha önce gülen iki kişi gülmeyi bırakır, daha önce anlamadığını söyleyen kişi katıla katıla güler. Adama, arkadaş fıkra bu kadar komik mi? Niye bu kadar güldün dediklerinde adam “Ben yine anlamadım, yine anlamadım” cevabını verir.
*Esprin üzerine yorum yapmaya kalkıyor, esprideki mantığı sorguluyorsa izah etmeye kalkma. Sus ve yenilgiyi kabul et. 
*Hayatına hiç espri girmemiş, mecaz nedir bilmiyor, hep ciddi olan, espriden zevk almayan biri ise yine espri yapmaya kalkma.
*Tamamen sayısal zekadan ibaret biri ise buna da şaka yapma. Buna espri yapacağına koy önüne rakamlardan ibaret bir problemi. Çözüp dursun.
*Yaptığın espriyi birbiriyle aynı anlama gelmeyen başka kelimeyle karıştırıp bir başkasına aktarıyorsa yani laf taşıyorsa buna da hiç espri yapma. Git kiminle ilgili espri yapıyorsan onun yüzüne konuş.
*Seni yarım ağız dinleyene de espri yapma. Çünkü bu tip adam yarım dinleyerek esprideki inceliği anlamaz.
—Baya çokmuş espri yapmayacağım kişi. Bu kadar beklemiyordum. O zaman kime yapacağım?
—Bunların dışında kalanlara… Sayıları az da olsa var. Bu tipleri buluncaya kadar çoğu kimseyi kırar dökersin. Çünkü anlamayan için mizah kırıcı olabiliyor. Unutma ki espriyi zeki insan yapar, espriden de zeki insan anlar.

*28/12/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde