28 Mayıs 2019 Salı

FETÖ'yle Mücadelede Hali Pürmelalimiz

17-25 Aralık 2013 tarihinde bir yargı darbesiyle hükümeti alaşağı etmek için düğmeye basan FETÖ'nün gerçek yüzünü hem devlet hem de millet gördü. Bu darbe teşebbüsü akim kalan FETÖ, hükümete karşı bir dizi operasyonlara kalkıştı. Her birinde başarılı olamayan FETÖ, son öldürücü yumruğunu 15 Temmuz 2016'da vurmayı denedi. Bunu da beceremeyince  FETÖ, elebaşlarını kaçırarak yurtdışını mesken edindi. Yani arkasına bakmadan kaçıp gittiler.

Bizim için bundan sonra suçluyla mücadele başladı. Kaçan suçluları geri getirmek için yapılan girişimlerin çoğu başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü çoğu devlet, istediğimiz suçluları vermeye yanaşmadı. Peki bu durumda biz ne yapacaktık? Hiçbir şey olmamış gibi bomboş oturacak mıydık? Madem dışarıya kaçanları getirip yargılayamıyoruz. O halde dışarı insafa gelip suçluları bize verinceye kadar içeride kalıp kaçmayanlarla mücadele etmeliydik. Bunların içinde 17-25 itibariyle bu yapıyla ilişiğini kesenleri hariç tutmak lazım. Çünkü bunlar söz dinledi. Yapıyla bağını kopardı. Bu tarihte bağını koparmayalar bize yeter de artar bile.

Geride kimler kaldı? Elimizde kala kala FETÖ'nün ev veya yurtlarında kalmış, FETÖ ile iş tutmuş, FETÖ'ye para vb. lojistik destek sağlamış, isteyerek veya istemeyerek maddi yardımda bulunmuş, dergi ve gazetesine abone olmuş, okullarında okumuş, dershanelerine gitmiş, alt düzeyde sorumluluk almış, bankasına para yatırmış, sendikasına girmiş, bylock adı verilen şifreli haberleşmeyi indirip görüşmeler yapmış, dershane ve okullarında öğretmenlik yapmış vs kişiler kaldı.

O zaman ne yapmalıydık? Dışarı kaçanlara elimiz ulaşamadığına göre elde olanla yetinmeliydik. Aklın yolu bir. Biz de öyle yaptık. Geriye dönük iz sürmeye başladık, suçlu avına çıktık. Kim, suçun neresinde demedik, yakasına yapıştık. Operasyon üzerine operasyon yaptık. Kimini içeri attık, kimini işinden ettik, kimini araştırmak için açığa aldık. O kadar bakir bir alan ki nereye girmişsek oradan bir zanlı bulduk, tuttuğumuzu kopardık. Ucu nere giderse gitsin dedik. İtiraflarla birlikte zanlı/sanık sayısını artırdık. Mağduruz diyenlere hayır mağdur değilsiniz, az bile yapıyoruz dedik. Hızımızı alamadık kamuya alımlarda kimsenin cesaret edemediğini yaptık. Hayatımıza mülakatlar girdi. Kazanıp göreve başlayacakları kimdir, necidir diyerek yıla varan güvenlik soruşturmalarından geçirdik ve halen bu uygulamaya devam ediyoruz.

Burada FETÖ ile irtibatlı olanlar masum iddiasında falan değilim. Hiçbir şey olmamış gibi bir muamele görsünler demek istemiyorum. Topuzun ucunu kaçırdık diye düşünüyorum. Karşımızda kocaman bir suçlu ordusu ihdas ettik. Çoğunu devlete düşman ettik, çoğu hayata ve insanlara küstü. Çünkü suçluyla mücadelede tek suçlu yok orta yerde. Oğlundan-kızından, kardeşinden, gelininden, anne ve babasından dolayı mağduriyet yaşayanların sayısı az değil. Bu kesimin kahir ekseriyeti de dindar ve mütedeyyin insanlardan oluşuyor. Acaba diyorum suçluyla mücadele ederken başka bir yol devreye sokulamaz mıydı? Bilfiil darbeye katılmayanlar için bir takip sistemi kurulamaz mıydı? Bu insanları kazanma yoluna gidilemez miydi? Soruları çoğaltabiliriz ama iş bu noktaya geldikten sonra faydası olacağını sanmıyorum. Kimse kusura bakmasın. Bizim içeride kalan, kaçmamış bu kişilerle mücadelemizi ben bir acizlik olarak görüyorum. Dışarı kaçan elebaşlarına gücümüz yetmiyor, içeridekilerle yetiniyoruz. Bizim bu durumumuzu ben -teşbihte hata olmasın- Türk filmlerindeki kötü rolde oynayan kişilere benzetiyorum. Bilirsiniz, bu tip filmlerde başroldeki iyi oyuncuyu yakalamaya çalışan kötü roldekiler, başrol oyuncusunu yakalayamayınca oyuncunun ailesinin evine giderek aileyi cezalandırma yoluna giderler. Belki aynı şey değil ama nedense bu örnek aklıma geldi.

Hasılı bugünden yarına biteceğe benzemeyen bu suçluyla mücadele hali pürmelalimizi ben yarınlar için sağlıklı görmüyorum. Bu kişilerin çocukları yarının büyükleri olacak. Ülkeye hayır eder mi bunlar ya da ülke bunlardan faydalanabilir mi? Keşke attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değse bari…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder