2015-2019
zaman diliminde 2015'de iki, 2017, 2018, 2019'da birer olmak üzere dört yılda
dört seçim yapmışız. 2015'de iki seçim yapınca 2016'da seçim yapma ihtiyacı hissetmemişiz.
2016 yılını da menfur darbe teşebbüsüyle uğraşarak geçirdik. Yıllara bakınca
her yıl bir sandık önümüze konmuş.
Sandık deyip de geçmeyelim. Tüm
mesele bir pazar günü seçmenin önüne sandık koymaktan ibaret değil. Bir seçim
ortalama ülkenin altı ayına mal olmaktadır. Bu demektir ki dört yılın iki tam
yılını seçimle geçirmişiz. Bu kadar seçimle ülke iyi ayakta kalmış ve batmamış.
Kırılgan bir ekonomiye rağmen bu kadar seçimin altından kalkabilmişiz.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinin
ardından şükür ki önümüzdeki 4,5 yıl boyunca seçim yok. Bu demektir ki seçimden
fırsat bulup geçimi düşüneceğiz artık. Geçimi düşünsek ve bunu ciddiye alsak
iyi olacak. Çünkü ekonomik veriler tehlike sinyalleri veriyor. Ne borsa belini
doğrultabildi ne döviz yerinde duruyor ne de faizler iniyor. Enflasyon çift
haneli rakamları sevdi. Ülkeye sıcak para girmiyor. Devlet eskiye oranla daha
fazla borçlanıyor. Bazı firmalar işçisinin maaşını ödemede zorlanıyor.
Konkordato isteyen firmalar var. İşsizlik artıyor. Kiralar aldı başını gidiyor.
Zam görmeyen ürün yok. Ekonomideki görüntü bizi iyi günlerin beklemediği
yönündedir. Çünkü ekonomideki bu kırılganlık bugünden yarına çekip gideceğe
benzemiyor. Bundandır ki ekonomideki tablodan çoğunluk hoşnut değil.
Niyetim felaket tellallığı yapmak,
vatandaşı karamsarlığa düşürmek ve bu duruma düşmemizde birilerini suçlamak değil.
Olan oldu. Benim derdim bir durum tespiti yapmak ve bu durumdan kurtulmak için
neler yapmamız gerektiğinin altını çizmek. Yani mevcut durumumuzu ciddiye
alalım istiyorum.
Ekonomideki bu durum bizim
kaderimiz mi? Bunu çekip duracak mıyız? Kaderimiz falan değil. Biz bugünkü
yaşadığımız bu ekonomik çalkantıyı daha önce defalarca yaşadık veya
yaşatıyorlar bize. Öyle zannediyorum dünyada uygulanmakta olan üçkâğıt
ekonomisinde gelişmekte olan ülkelere biçilen rol bu. Dişinden-tırnağından
biriktirerek belini doğrultmaya çalışıyorsun, tam önüm açıldı derken tekmeyi
bir vurup yeniden yüzüstü yere kapatıyorlar bizi. Sonra sil baştan yeniden başlıyoruz.
Yani bize önce kara kış dayatılıyor. Kemerleri sıkıyor, kışla mücadele ediyoruz.
Şükür, bahar geldi derken bir bakıyoruz gelen bahar, yalancı baharmış. Yeniden kara
kış kapımızı çalıyor.
Karakışla mücadelede ve gelen baharın kalıcı olmasında
ülkeyi yönetmekle yükümlü hükümetlere büyük görevler düşüyor. Kalıcı bahar için
ekonomide radikal kararlar alması gerekiyor. Ama nasıl alsın? Çünkü ülke yılda
bir seçim geçirdi bugüne kadar. Ardı arkasına seçim varsa hükümetler, başta ekonomi
olmak üzere hiçbir önemli konuda kesin çözüm diyebileceğimiz paketleri yürürlüğe
koyamaz.
Demek istediğim seçimlerle birçok meseleyi öteledik. Artık
kısa vadeli seçimler geride kaldı. Bundan sonra ele alacağımız ilk ve en önemli
iş ekonomi olmalıdır. Gelişmekte olan bir ülke olarak bize biçilen ve dayatılan
çemberi kırmak zorundayız. Seçimsiz 4,5 yıl ekonomiyi masaya yatırmak için iyi
bir fırsattır. Umarım seçmen ne demek istedi diye sandık sonuçlarını okumak
için çok zaman kaybetmeyiz. Zaten okumaya gerek yok. Seçmen zaten söyleyeceğini
söyledi sandıkta. Bundan sonra önümüze yani ekonomiye bakalım. İlk hedefimiz,
ekonomi olmalı. Marş marş!
*01/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*01/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder