Ana içeriğe atla

İmam Hatiplere En Büyük Zararı Kimler Veriyor?

Başlıktaki soruyu size sordum sayın ve cevap verin, kimler olabilir bunlar? İHL düşmanları şeklinde bir cevap vermeniz mümkündür. Bu cevapta haklı olabilirsiniz. Çünkü belli bir kesim İmam Hatipleri yok etmek için uğraşıyor. Ellerine imkan geçse belki de boğacaklar. Fakat benim istediğim cevap bu değil. Bir defa görünen düşmana karşı tedbirinizi alır ve yolunuza devam edersiniz; it ürür, kervan yürür misali.

İmam Hatiplere en büyük zararı İmam Hatipler yararına kurulmuş bazı vakıf, dernek ve STK'lar vermektedir. Bu tür kuruluşlar iyi niyetle kurulmuş; amaçları İmam Hatip okullarının daha iyi eğitim ve öğretim görmesini sağlamak, bu okullara maddi destek vermektir. Mesela Konya merkezli kurulan Türk Anadolu Vakfı, adında İmam Hatip geçmemesine rağmen başta İmam Hatiplerde okumakta olan öğrenciler olmak üzere üniversite öğrencilerine burs veren bir vakıftır. Geçmişten günümüze bu çizgisini değiştirmeden kuruluş amacına uygun olarak önemli bir görev yürütmektedir.  İmam Hatipler yararına çalışan bu vakıf gibi başka çalışan vakıf ve derneklerimiz de vardır. Ki olması da gerekir. Çünkü önemli bir ihtiyacı karşılamakta ve hayırlı bir işe öncülük etmektedirler.

İmam Hatipler yararına kurulmuş bazı vakıf ve dernekler vardır ki bunlar yardımdan ziyade başka işlerle anılmaktadır/uğraşmaktadır. Bunlar İmam Hatip yararı adı altında okullara müdür, müdür yardımcısı seçiyor. Çalışan müdür veya yardımcıların bu görevlerine devam edip etmemesi üzerine çalışma yapıyor. Hatta bunlardan birinin 2014 müdür atamalarında ve müdür elemelerinde aktif rol üstlendiği konuşulmaktadır. Yüzlerce müdür, bu vakıf/dernek dolayısıyla bir daha müdürlük alamamıştır, yani elenmiştir. Kapalı kapılar ardında hazırlanan müdür, müdür yardımcısı listesi şimdilerde dışarılarda konuşulmaktadır. Bir vakıf veya dernek binasında böyle bir liste hazırlandı mı, hazırlanmadı mı bilmiyorum. Vakfın veya derneğin yöneticileri, böyle bir şey yapmışlar veya böyle listelerin oluşturulması için binalarını açmışlarsa bu işi yapanlar veya alet olanlar katıksız kuruluş amaçlarına ihanet etmişlerdir.  Çünkü yaptıkları kelle avcılığıdır. Böyle bir şey üzerlerine vazife değildir. Halkımızın sonsuz kredi verdiği ve gönlünde ayrı bir yeri olan İmam Hatiplere, İmam Hatip şemsiyesiyle girerek buralarda yönetici listesi oluşturmak her şeyden önce İmam Hatip camiasını lekeler, halkın gözünden düşürür. Benim bildiğim vakıf veya derneklerin yönetici listesi hazırlama gibi bir görevleri yoktur.

Bu vakıf veya derneklerde görev yapanlar, kendilerini liste hazırlamada ehil görüyorlarsa bunun yeri vakıf veya dernek binası değil. Bu arkadaşlar il veya ilçe milli eğitimlerde yönetici atamadan sorumlu müdür yardımcısı/şube müdürü olarak görev yapsalar daha iyi olurdu. Bu durumda hazırladıkları listeye kimsenin bir itirazı olmazdı. Çünkü görevleri budur.

Bazı vakıf veya dernekler, İmam Hatip okulları yararına kurulmuş ve kuruluş amaçlarına uygun hareket ettiklerine inanıyorlar ve yönetici listesi oluşturmamışlarsa kamuoyunda şuyu bulmuş ithamlara cevap vermelidirler. Çünkü bir şeyin şuyuu, vukuundan beterdir. Bildiğim kadarıyla bu vakıf veya derneklerin "Bizim yönetici atama listesi hazırlama gibi bir görevimiz olmamıştır. Kamuoyunda vakfımızın/derneğimizin adının bu şekilde anılması bir iftiradan ibarettir" şeklinde bir açıklaması olmamıştır. Susmaları ikrardan mıdır yoksa?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde