Ana içeriğe atla

Düğün Konvoylarını Kontrol Etmenin Yolları *


“Belçika’da arkadaşlarının düğünü için arabalarıyla konvoy yapan 18 Türk, Avrupa’nın en işlek otobanı E17’de, trafiği kilitledikleri, emniyet şeridini kapattıkları, yolda durarak dans ettikleri, araçların camlarından sarktıkları ve araçlarıyla yolda daireler çizdikleri iddiasıyla davalık oldu. Dendermonde’da, 24 Mayıs’ta görülen davada savcılık, davalıların 5 yıl trafikten men edilmesini, trafiği kapatan 6 araca el konulmasını ve kişi başı 2 bin Euro ceza verilmesini talep etti. Mahkemede bir davalının, ‘Bu bizde bir düğün geleneğidir’ sözlerine karşı Yargıç Peter D’Hondt, ‘Bunu evinizde yapabilirsiniz. Yolu tıkarken hastaneye yetişmeye çalışan birinin vaktini çalmış olabileceğinizi düşündünüz mü? E17, Avrupa’nın en kalabalık otobanlardan biri. Sizin dans edebileceğiniz bir yer değil. Aynı zamanda, diğer sürücülerin sinirlenmesine yol açıyorsunuz ve bu davranışınız agresifliğe ve sonucunda ırkçılığa davetiye çıkarıyor, ırkçıları çoğaltıyorsunuz’ yanıtını verdi.” (Haberturk.com)


Habertürk’e konuşan konvoy mağdurlarından damadın arkadaşı, “Türk her yerde Türk’tür, sıkıntı yok. Cezadan korkacak değiliz. Pişman değilim, bir daha düğün olsa, bayrakları asar yine drift yaparız, yine oynarız.” açıklamasını yapıyor.


06 Haziran 2018 yılında haber yapılan bu ilginç haber nedense gözümden kaçmış. Haberi geç görsem de haberin içeriği önemli olduğu için yazı konusu edindim. Çünkü düğün konvoyları Türkiye’nin yıllardır kanayan yarasıdır. Özelikle düğün sezonu dediğimiz yaz aylarında işlek cadde ve sokaklarımızda düğün konvoylarından kaynaklanan trafik terör ve keşmekeşliğini çok sayıda görmemiz mümkün. Konvoyların trafiği felç ettiğini, tıkadığını, kazalara davetiye çağırdığını devletin denetlemekle görevlileri de görüyor, biz vatandaş da. Vatandaş bu tür konvoyları uyaramaz. Kazara uyardığı takdirde başına neler gelebileceğini bilir. Bu işe trafik polisinin el koyması, denetimleri iyi yapması, gerekirse ceza vermesi gerekiyor. Her düğün sezonunda bildik manzaralar devam ettiğine göre sanırım doğru dürüst denetim yok, kesilen ceza da. Ceza verilse de sanırım caydırıcılığı yok. Verilen ceza da genelde silah atmalara uygulanmaktadır. 


Kamuya ait amme hizmeti yapan yollarda düğün/asker uğurlama konvoylarının saçtığı tehlikelerle baş etmek için Danimarka'da olduğu gibi bu olaya karışan kişilerin araçlarına el konması, 5 yıl boyunca trafikten men edilmesi ve bugünün parasıyla karşılığı 12 bin TL'yi bulan veya benzeri bir ceza/lar verilmesi ülkemizde de caydırıcı olur düşüncesindeyim. Hatta verilen cezalar artırılmalı. Çünkü sevinç ve mutluluğumuzu sınırlayamıyoruz. İnsan bir defa evlenir diyerek ölçüyü kaçırabiliyoruz. Danimarka'daki düğünde konvoya katılan damadın arkadaşının aldığı yüklü cezaya rağmen pişmanlık duymadığını ifade ettiği gibi içimizde verilecek cezalara aldırış etmeyenler de çıkabilir. Bu tipler için anlayacakları caydırıcı cezalar düşünülebilir.

Yıllardır süren ve olmazsa olmaz kabul edilen bu konvoy adetlerini bugünden yarına terk etmek kolay değil. Bunun için İçişleri Bakanlığı'nın konvoylara ait uygulanabilir kararlar alması, bu konuda valilikleri yetkili kılması yerinde olur. Her ilde küçük farklılıklar olsa da büyük benzerlik gösteren konvoylar için valilikler bir genelde yayımlayarak vatandaşını bilgilendirebilir. Konvoyları sıkı bir denetime tabi tutabilir. Düğün sahiplerinden takip edecekleri güzergahı isteyebilir, konvoya gerekirse bir polis otosu eşlik edebilir. Belirlenen kurallara uymayanlara alabilecekleri cezalar hatırlatılabilir. Hala uymamakta direnen olursa en ağır ceza verilmelidir. 

Bu tür konvoylara kesilen cezalardan elde edilen paralar da maddi imkânsızlıklardan dolayı düğününü yapamayan damat ve gelin adaylarının düğünlerinde kullanılmak üzere kurulacak bir fona aktarılabilir.


*01/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde