—Kardeş! Hayat gittikçe zorlaşıyor. Ülke bir ekonomik k
—Sakın!
—Ne
oldu, neyi sakınacağım, ne yaptım? Konuşturmadın ki! Lafı ağzıma tıktın. Ülke
bir k
—Deme,
kendine yazık etme!
—Yav
ne diyeceğimi nereden biliyorsun da susturuyorsun beni!
—Her
şeyi de! Fakat o "k" ile başlayan kelimeyi söyleme!
—Başka
ne diyeyim ki?
—Özelliklerini
söyle ama adını koyma!
—Mesela?
—"Ekonomi
daraldı, bir ekonomik darboğazın içindeyiz, ekonomimiz kırılganlaştı, TL'miz
eridi; pul oldu, her şey ateş pahası, iflaslar arttı, alım gücümüz azaldı,
sürekli zam geliyor, mutfakta yangın var, ekonomimiz bir saldırı
altında..." gibi diyebilirsin.
—Bu
kadar örnek verip ağzını yoracağına tek kelimeyle "k" ile başlayan
kelimeyi kullansak olmaz mı? Hem aynı şey değil mi?
—Aynı
şey olmaya aynı şey. “K” ile başlayan o kelimenin tüm özellikleri olsa da asla
o kelimeyi kullanmamak lazım.
—Niçin,
kelimelere takıntın mı var? Bazı kelimelere rezerv mi koyuyorsun? Kelimeler
meramımızı anlatmak için bir araç değil mi? Sonra ne diye kulağı direk
göstermek varken dolandırarak anlatıyoruz bu işi?
—Ben
seni düşündüğüm için bu uyarıyı yapıyorum. Yoksa benim için hava hoş!
—Söylediğim
zaman ne olur?
—Neler
olmaz ki! Her türlü damgayı yiyebilirsin. Çünkü devlet otoritesi senin demeye
çalıştığın o “k” ile başlayan kelimenin bu ülkede olmadığını söylüyor.
—Ama
var.
—Yok
diyorsa yoktur. Sen ondan iyi mi bileceksin? Kim “k” demeye kalkıyorsa kızıyor.
Kızma deyince bu kızmayı benim gibi yetkisiz birinin kızması gibi görme.
—Ama
benim alım gücüm azaldı. Dün aldığımı bugün alamıyorum.
—Alama!
Gerekirse aç kal, aç yat! Ağla, sızla! Ama bu ülkede “k” var deme. Sana
ekonominin gidişatı nasıl, ekonomiyi nasıl görüyorsun derlerse tüm özellikleri
say ama o kelimenin yanından bile geçmeyeceksin.
—Ama
bu Güneş’i balçıkla sıvamak gibi bir şey! O var bu ülkede.
---Varsa var. Sana ne! Eğer burnunu sokup illa bir şey
söyleyeceksen söylemeyi bileceksin.
---Nasıl?
---Fıkra sever misin?
---Yerinde olursa!
---Tam yeri o zaman!
“Gece rüyasında tüm
dişlerinin döküldüğünü, yemek yiyemez hale geldiğini gören bir padişah sıkıntı
içinde uyanır. Rüya tabircisini çağırıp rüyanın hayır mı şer mi olduğunu sorar.
Tabirci, ‘Şerdir. Çünkü bütün yakınlarınız gözünüzü önünde ölecek, sizi
yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz’ şeklinde yorumlayınca bu yorum
padişahın hoşuna gitmez. Yorumcuyu zindana attırır. Başka bir rüya yorumcusunu
çağırır. O, ‘Rüyanız hayırdır padişahım. Bu rüya tüm akrabalarınızdan daha uzun
yaşayacağınıza işaret ediyor’ şeklinde cevaplandırır. Bu yorum hoşuna gidince
padişah ikinci yorumcuyu iki kese altınla ödüllendirir.”
---Ama
aynı şeyi söylediler. İlkini cezalandırdı, ikincisini ödüllendirdi.
---Elbette,
aynı şey söylendi. Önemli olan kime ne söylediğin değil, nasıl söylediğin
karşındakinin de neyi, nasıl anladığıdır. Şimdi sen cezalandırılmayı mı
istersin yoksa ödüllendirilmeyi mi?
---Cezalandırılmayı
kim ister?
---O
zaman ne yapacakmışsın?
---Her
şeyi söyleyeceğim ama asla “K” ile başlayan o kelimeyi söylemeyecekmişim.
07/10/2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder