İstanbul'da Eminönü-Karaköy arası yolcu taşıyan kayıkçılar, yolcu beklerken yolcu kapmak için durup dururken kendi aralarında kavgaya tutuşur; kürekler havaya kalkar, sesler yükselir, bir itiş-kakış başlarmış. Kavga eden kayıkçıların bağırış ve çağırışlarını gören ve duyan halk kayakçıların etrafında toplanırmış.
Kavgada havaya kalkan kürekler etrafta toplanan halkın başına, gözüne değer; yaralanırlarmış. Nedense havada uçuşan kayıkların hiçbiri kayakçılara değmezmiş.
Kayıkçılar muradına ererken halkın başının yarıldığı yanlarına kar kalırmış.
İstanbul’da kayakçıların kendilerine zarar vermeden yaptığı bu kavga tarihimize kayıkçı kavgası olarak geçmiştir. Tarih tekerrürden ibaret derler, dünyada ve Türkiye'de olup bitenler bir kayıkçı kavgası olmasın. Çünkü kavgalarda olan hep halka oluyor, ağlarsa onların anası ağlıyor. Kavga eden taraflara bir şey olmuyor.
Tövbe tövbe! Fesübhanallah! Olur mu öyle şey? Benimki de laf yani! Dam başında saksağan, vur beline kazmayı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder