Ana içeriğe atla

Yer Bildirimi Yapmak

Sosyal medya çıktı ya bazıları durmadan gittiği yerin bildirimini yapıyor. Yani "Ben falan yerdeyim" diye yerini haber veriyor. Özellikle tatil beldesine gidenler yapıyor bunu. Niye yapıyorlar ki? Bir ara bu yer bildirimi yapanlardan birini görürsem sebebini soracağım eğer unutmaz isem?

Yer bildirimi yapanların çoğu fakir olsa sebebini bulmak kolay. Çünkü eskiden de insanlar konum bildirirdi. Ama bunu ihtiyaçtan yapardı: Hani adamın biri yolculuğa çıkmış. Ailesi merak etmesin diye nerede olduğunu bildirmek için adam gittiği yerin PTT'ine varır, ailesini ödemeli aramak istediğini söyler. Çünkü cep telefonunun olmadığı, ev telefonlarının yaygın olduğu dönemde şehirlerarası telefon görüşmesi pahalıydı. PTT'deki görevli verdiği numarayı çevirir, "Efendim, şu şehirden arıyorum. Falan kimse sizinle ödemeli görüşmek istiyor, kabul ediyor musunuz diye sorar. Ailesi "Ödemeyi kabul etmiyorum" cevabı verir. Görüşme olmaz ama maksat hasıl olmuştur.  Bu yol ile aile birbiriyle  görüşmeden haberleşmiş ve masraf edilmemiş olur.

Bulunduğu yerin bildirimini yapanların çoğunun imkanı yerinde. Üstelik zengin-fakir herkesin cebinde pardon elinde telefon var. O zaman bu yer bildirimlerinin sebebi ne? Sebebini bilmediğimiz bir konu hakkında konuşmak zor. Ama ben kendi kendime beyin jimnastiği yapacağım izninizle. Nasıl ki zenginin parası züğürdün çenesini yorarsa ben de konum bildirenler adına kendimi yoracağım. Buyurun:
1.Eş, dost ve tanıdıklara hava atmak için. Görün, bak ben nerelere geldim. Benim geldiğim yere sizin hayalleriniz bile yetişemez. Gezme öyle değil, böyle gezilir. Bakın ben lüks yaşıyorum. Bir bakmışsın Hanya'dayım, ardından Konya. Üstelik her yeri geziyorum: Kah camide, kah lokantada, kah otel, kah deniz, kah yurtdışı. Ne demişler çok okuyan değil, çok gezen bilir diye atalarımız. Benim yaptığım da bu. Anlayacağınız ben yabana atılır biri değilim. Önemli biriyim vesselam! Yer bildirimi yapıyorum ki ağzınızın suyu aksın. Bu arada ağzınızın suyu akarken mel mel bakmayın: Beğen tuşuna basın, hatta iyi gezmeler diye dilek ve temenniler yazın. Sakın benim gibi olmaya çalışmayın, zaten beceremezsiniz. Ayrıca coğrafya bilginiz biraz gelişsin size iyilik yapıyorum. Hem bilgi sahibi olur, hem de göremeyeceğiniz yerlerin doğal güzelliklerini sizin önünüze seriyorum.
2.Beni merak ediyorsanız boşuna aramayın, ben buralarda yokum.
3.Sizinle görüştüğüm zaman nerelerdeydin diye sorup benden cevap almaya çalışmayın. Zira benim zamanım kıymetli. Görün nerede olduğumu! Gördükten sonra nerede olduğumu sorman abesle iştigal gibi bir şey.
4.Herkes gittiği yerde konum bildiriyor, var ki bir hikmeti paylaşılıyor. Demek ki farz gibi bir şey bu. O zaman benim ne rem eksik.
5.Bulunduğum yerin konumunu paylaşmazsam çatlar ölürüm, içim dışıma çıkar.
6.Çoğu kimsenin gelemediği bu yeri paylaşayım da düşman çatlatayım.
7.Konumla yerimi bildireyim ki dönüşte birileriyle karşılaşırsam "Maşallah! Çok geziyorsun, iyi yapıyorsun" desinler.

Gezme-tozma üzerine konum bildirenler için aklıma gelenler bunlar. Her paylaşanın niyetini bilemem. Belki de aklıma gelenlerin hiçbiri değil. Hizmetinden sual olmaz.

Konu konum bildirimlerinden açılmışken başka paylaşımlar da var. Birkaç cümlede onlar hakkında sözümüz olsun:
"Falan kişi şu hastanede kendisini üzgün hissediyor...kötü hissediyor...morali bozulmuş hissediyor." gibi. Tamam kardeşim! Sen de hastasın. Derdini paylaşmak hissediyorsun. Zira dertler paylaştıkça azalırmış. Bari derdin ne? Onu da yaz da sevenlerini ve takipçilerini başka dertlere gark etme. Ne oldu sorusunu sormaları hoşuna mı gidiyor yoksa? Biliyorum dertlisin. Merakımı af buyur. Hasta ve dertli iken konum nasıl aklına geldi?

Huzurlu ve mutlu hissedenleri de görürüz çoğu zaman. Bunların keyfine diyecek yok. Allah dert vermesin, huzur ve keyiflerini faik eylesin. Siz de huzur ve mutluluğunuzu yazsanız da takipçilerinizi merakta bırakmasanız olmaz mı? Sevenleriniz mıtluluğunuza ortak olsa fena mı olur?

Konum bildirimi yapıp bunu sosyal medyadan paylaşanlar kendi tercihleridir, saygı duyarım. Ama yer bildirimi yapmanın bazı sakıncaları olabilir. En azından benden sakınmalarında fayda var. Zira birinin -özellikle yakınen tanıdıklarımın- ailecek şehir dışında olduğunu öğrenen ben, nasılsa evde kimse yok diye evlerini bir güzel soyarım. Gördüğünüz gibi ben neler yapabileceğimi açıklayarak dişimi gösterdim. Ya bir de sizi takip eden ve dişini göstermeyen kişiler...Bunu da siz düşünün!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde