Ana içeriğe atla

Ön Safları Yara Yara Çıkıp Gitmek

Teravih, ramazan ayına mahsus bir ibadettir. 8, 12, 20, 32 rekat kılınır şeklinde rivayetler vardır. İsteyen evinde isteyen de camide cemaatle kılabilir. Mısır'da camilerde 8 rekat olarak camilerde cemaatle kılınmaktadır. Türkiye'de ise 20 rekat olarak kılınmaktadır. Bu şekil teravih, teravih adı altında ramazan ayına mahsus bir ibadet olduğunu kabul edenlerin görüşüdür. Bir de teravih diye bir namaz yoktur. Peygambere atfedilen namaz gece namazıdır, şeklinde görüş bildirenler de vardır.

Burada niyetim teravih vardır veya yoktur görüşlerini ortaya dökmek değildir. İsteyen kılar, isteyen kılmaz. Var deyip kılan sevap alır, yok deyip kılmayan ise sevap almaz ve günah kazanmaz.

Teravih kılanlarımız yeknesak olmamakla beraber çoğunluk camilerde 20 rekat olarak kılar. Kimi de sekiz rekat kılmak için camiye gelir. Çünkü teravihin 8 rekat olduğuna inanıyorlar. Tamam kılsınlar. Buna diyeceğim yok. Garibime giden "Ben sekiz kılıyorum, hepiniz görün" dercesine olan görüntüleri. Bu arkadaşlar en ön saflara geçip sekiz kıldıktan sonra "Benden bu kadar" deyip en önden arkaya doğru safları yararcasına çıkıp gitmeleri. Niye böyle yapıyorlar acaba? Sekiz rekat kıldıktan sonra çekip gitmelerine değil serzenişim. Niçin arka saflarda kılmadıkları. Bu tip cemaat, arka safta kılıp da çekip gitse fena olmaz, hatta çok iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü en önden kalkıp giderken hem saftakileri rahatsız ediyorlar. Hem de ön saf boşalınca arka tarafta safına alışmış kişi boşalan yeri doldurmak için öne geçmek zorunda kalıyor. Bazen de ön saf doldurulmadığı için boşalan yer boş kalıyor.

Sekiz kıldıktan sonra safını boşaltan başkasını rahatsız ettiğini, saf düzenini bozduğunu düşünememiş veya bunu sorun edinmemiş veya yaptığı bu işi normal görmüş olabilir. Eğer böyleyse az da olsa benim gibi her şeyden nem kapan cinsleri rahatsız ettiklerini düşünürlerse sevinirim. Buradan duyurmuş olayım. 

Not: Kendileri arkada duracak iken mecburiyetten ön safa geçmek zorunda olanlara sözüm olmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde