Ana içeriğe atla

Samsun Belediyesi Ne Yaptığının Farkında mı?

İnternethaber sitesinin "Rus kadın bloggerler el attı. Türkiye'nin o ili ihya olacak" başlığıyla verdiği habere göre "Samsun Büyükşehir Belediyesinin özel davetlisi olarak kente gelen Rus kadın bloggerler, (ne demekse?) kaldıkları otellerde ve gezdikleri mekanlarda çekindikleri fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşarak kentin tanıtımını yapıyor." Haberin devamında Türkiye, geçen yıllara oranla bu yıl gelen turistten oldukça memnunmuş. Çünkü gelen turistler gündüz plajlarda, geceleri eğlence yerlerinde eğlenmek suretiyle ülkeye döviz bırakıp gidiyorlarmış.

Site, ballandıra ballandıra anlattığı bu olaya uzunca bir bölüm ayırmış, ardından Rus kadın bloggerlerin neredeyse anadan üryan çekinip paylaştıkları boy boy pozlarını sayfasına bir güzel yerleştirmiş.

Bacasız fabrika dedikleri şey malumunuz yurt dışından ülkeye gelen turistleri ve onların giderken ülkeye bıraktığı dövizi anlatmak için söylenir. Bu habere ne denir hayırlı olsun demekten başka. Bu arada ilgili belediye başkanını da "Kedi olalı bir fare tuttu" diye tebrik etmek lazım. Verilen habere göre iyi iş çıkarmış. Rusya'dan Rus kadın bloggerlere reklam yapsınlar, ülkenin tanıtımına katkı versinler, bunları görünce yurt dışındaki turistler ülkeye akın edip döviz bıraksınlar diye para vererek ülkeye getirtmek hangi belediye başkanının aklına gelir? Sonra ülkeye turist çekmek bizde memleket meselesi değil mi ayrıca? Bence yaptığı hizmetin unutulmaması için şehrin en işlek meydanına başkanı hep hatırlatacak bir kedinin fareyi tutuşunu temsil eden bir anıtını yaptırmakta fayda var. Memleketini bu kadar düşünen bu başkana bu ülkenin vefa borcu var. İlgililere duyurulur. 

Kadın bloggerlerin örf, adet ve geleneklerimize uymayan tarzda giyim ve kuşamlarıyla Samsun caddelerinde verdikleri pozları görünce ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım. Bu arada blogger diye kime dendiğini benim gibi bilmeyenlere kısaca tanımını vereyim: "Moda, yaşam vs alanlarında lider olan ve takipçilerine bir şeyler katmayı hedefleyen kişinin tam zamanlı işi... Yaratıcı ve lider özelliği olan..." Bir şeyin tanıtımı için birçok firma bloggerlerden faydalanma yoluna gidiyormuş. Başkana bir teşekkür de buradan ben gönderiyorum. Çünkü sayesinde bloggerin ne olduğunu öğrenmiş ve kelime dağarcığıma bir kelime daha katmış oldum.

Tanımdan anladığıma göre bloggerler takipçilerine bir şeyler katıyormuş. Başkanın sayesinde Samsun'a ayak basan bu Rus kadınları umarım aldıkları reklam parasını bir yılda Samsun'a geri kazandırırlar da en azından sıfır sıfır berabere oluruz. Ederinden fazla giderin olduğu düşünülen bu şeyler için bizde "Hakı b.kunu kurtarmaz" denir. İnşallah ben yanılmış olurum. Dilerim başta Samsun olmak üzere ülkemiz imha değil, ihya olur.

Turist gelsin elbet, bu ülkeye döviz bıraksın. Başkanın bu yaptığı tanıtımla ülke belki turiste doyacak, paraya para demeyeceğiz. Ama her şey para mı? Bu ülkeye turist gelmesi için tanıtımda illaki birilerinin soyunması mı gerekiyor? Bu iş sonucunda uğrayacağımız ahlâki erozyon acaba sayın başkan tarafından hesaba katıldı mı? Haydi diyelim ki ülke ekonomik bir darboğazda. Turizm gelirleri önemli. Buna da tamam diyelim. Peki bu işi bir belediye mi üstlenmeli idi? Turizm acenteleri veya özel firmalar ne güne duruyor?

Sonunun hayır olmayacağı işin başında kullanılan Rus kadın bloggerlerden belli olan icraatlarından dolayı bu işe ön ayak olan ve para döken belediye başkanını kınıyorum. Zira bayram arifesinde mübarek ramazan ayının manevi iklimine de ters bu icraat hiç yakışık almamıştır. Unutmayalım ki bir şeyi yaparken bir şeyler yıkılmaz. Kemalat, kem âlât ile hiç olmaz. 14.06.2018


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde