Ana içeriğe atla

İlkokulda Eğitim ve Öğretim

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri iktidar oldukları zaman başarılı icraatlara imza atmak isterler. Her hükümetin başarılı olduğu icraatlarının yanında çok istemesine rağmen başaramadığı icraatları da vardır. Gelmiş geçmiş hükümetlerin isteseler de başarılı olamadığı tek alan eğitim ve öğretimdir. Mevcut hükümet de bundan nasibini alanlardandır.

Mevcut hükümet, öncekilerden farklı olarak eğitim ve öğretime bütçeden daha fazla pay ayırmış; bina ve derslik ihtiyacını minimize etmiş, okulların alt yapı ve fiziki yönden sorunlarını çözmüş, öğretmen ve personel ihtiyacının çoğunu karşılamış; elektrik, su, telefon, internet ve yakıt ihtiyacını gidermiş, farklı sınav sistemleri uygulamış, müfredatlarda gerekli değişikliği yapmış, okulları teknolojiyle donatmış, mevcut yöneticilerle bu iş olmuyor diye hemen hemen tüm yöneticileri değiştirmiş...Fakat istenilen başarıyı bir türlü yakalayamamıştır. Helva yapacak her türlü malzeme olmasına rağmen niçin iyi bir helva yapılamıyor? Öyle zannediyorum sorunu iyi teşhis edememiştir. Teşhis doğru olmayınca tedavisi de olmuyor.

Bir defa hükümetler eğitim alanında halka şirin görünmekten, mavi boncuk dağıtmaktan, herkesi okutacağım demekten vazgeçip eğitimi adam akıllı masaya yatırmalı.  Burada eğitim ve öğretimle ilgili daha önce defalarca yazdığım görüşlerimin bir hülasasını ilkokuldan almak suretiyle tekrar yazmak istiyorum:
-Haftalık ders yükü 25 saat ile sınıflandırılmalı.
-09.00-13.00 arası ders, öğleden sonra oyun. Çocuklar oyun ile büyümeli. Öğle yemeğini okulda yemeli. Okulda okurken çocukluğunu yaşamalı çocuk.
-İlkokul öğretmeni dört yıl boyunca aynı sınıfa girmemeli. Her bir sınıfa branş sınıf öğretmeni derse girmeli. Sınıf öğretmenliğinden mezun olan bir öğretmen hangi sınıf seviyesinde derse gireceğini bilmeli.
-İlkokul boyunca öğrenci okuma-yazma, anlama ve anladığını anlatma, basit matematik bilecek şekilde mezun edilmeli.
-Oyunlarda öğrencinin kişilik kazanması esas alınmalı. Çocuk oynarken sosyalleşmeli, görgü ve etik kurallarını öğrenmeli: Paylaşmayı, oyun kuruculuğu, yerlere kağıt atmamayı, yalan söylememeyi, sıra ve duvarları çizmemeyi, arkadaş edinmeyi, nazik ve kibar olmayı, adaletli olmayı...
-Öğrenciye geldiği gün ve dört yıl boyunca yardımcı kaynak aldıran, ona test yaptıran, oyun oynatmayan, oyun saatinde ders işlemeye kalkan, bir an evvel okuma-yazma öğretmeye kalkan, diğer öğrencilerle yarıştıran öğretmene önce uyarı, ardından inceleme ve soruşturma başlatılmalı, hala söz dinlemiyorsa görevine son verilmeli.
-Bu kademede kesinlikle sınav yapılmamalı.
-Eve ödev verilmemeli.
-Seviyesine göre çokça kitap okumasına imkan verilmeli.
-Öğrencinin, okulun belirlediği tek tip forma yerine serbest giyinmesi sağlanmalı.
-Öğretmen ders ve oyun saatlerinde sürekli öğrencileri gözlemlemeli. Çocuğun kabiliyet ve istidatlarıyla ilgili rapor düzenlemeli.
-Dört yılın sonunda öğrenci, istenen kazanımlardan neleri öğrenebildiği, neleri öğrenemediği ile ilgili belge ile mezun olmalı ve kayıt alanına göre kaydı merkezi olarak ortaokula yapılmalı.

Ortaokulda eğitim ve öğretim ne şekilde olmalıdır sorusuna bir başka yazımızda değinelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde