Ana içeriğe atla

Eğitime Ayar Verme Zamanı! *

Bir milyona yakın öğrencinin müracaat ettiği ortaokuldan liselere giriş sınavı yeni bir sınav şekliyle 02.06.2018 günü yapıldı. Bu sınav sonucunda alınan puanlara göre öğrencilerin yüzde onu kılavuzda belirlenen sınavla öğrenci alan okullara yerleşecek. Geriye kalan yüzde doksanı ise adrese dayalı olarak okul tercihinde bulunacak.

Sınav sonucunda yapılan değerlendirmelere bakılırsa sözel sorularının sınava giren öğrencilere kolay geldiği, sayısal soruların ise başta Matematik olmak üzere zor olduğu şeklinde. Sözel soruların bu sınavda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Sınav sonucunu belirleyecek olanın sayısal dersler, özellikle Matematik olacağı aşikar. Öğrenciler ve uzmanlar sayısal derslere verilen sürenin yeterli olmadığı ve çocukların seviyesinin üzerinde sorulduğunu ifade etmektedirler. Yine bu sınav sistemine göre sayısal derslerin çarpanı dört iken sözel sorularınınki bir. Türkçe, Matematik ve Fen'den iki buçuk soru yapan bir öğrenci Din Kültürü, İnkılap ve İngilizcenin her birinden yaptığı on soruya bedel. Bu demektir ki Türkçe dışında diğer sözel dersler ağırlığı olmayan dersler olarak görülmektedir. İnkılâp Tarihi, Din Kültürü ve İngilizce sorularının tamamının ağırlığı bir Matematik, Fen veya Türkçe puanı yapmıyor. Tamam, çarpanlar farklı olsun ama bu kadar da uçurum olmamalı diye düşünüyorum. Eğitim sistemimizde sözel derslerin geri plana itilmesi, sayısal derslerin ön plana çıkarılması doğru değil, hakkaniyete hiç uygun değildir. Burada merak ettiğim sözel ağırlıklı Sosyal Bilimler Liselerini tercih eden öğrenciler, sözel puanıyla mı girecek yoksa sayısal puanıyla mı?

Sınavdan umduğunu bulamayan ve hayal kırıklığı yaşayan yüzde doksan, umutla yönünü adrese dayalı tercih edeceği okullara çevirecek. Umarım adrese dayalı tercihte öğrenci gideceği okuldan memnun kalır. MEB bundan sonra var gücüyle adrese dayalı okullarda kaliteyi nasıl yakalarım üzerine yoğunlaşmalıdır. Bunun için kılavuzu yayımlarken liselerde örgün eğitimi okuyabilecek öğrencilere seçenek sunmalıdır. 6.7.ve 8.sınıf ortalaması elli puanın altında olan öğrencilere açık öğretim dışında lise tercihi vermeyerek bir elemeye tabi tutabilir. Ortalaması elli puanın altında kalan öğrencilerin açık lise yanında sanayide bir meslek öğrenmesinin önünü açmalıdır. Şayet böyle yaparsa mahalle okullarında kaliteyi yakalayabilir.

MEB; okumak istemeyen, kakalamaca sınıf geçen/geçirilen öğrencileri bir elemeye tabi tutmazsa örgün eğitimde okumak isteyen isteklileri de kaybedebilir. Lise eğitiminde eleme/kalma sistemini uygulamak suretiyle çok başarılı olmayan öğrenciler açık liseye kaydırılmalıdır. Herkesin okumaya zorlandığı bu zorunlu eğitimde iş sıkı tutulmazsa adrese dayalı okullar kısa zaman sonra bir zamanlar kurtulmak için Anadolu Lisesi statüsüne aldığımız eski genel liselere döner. Eğitimde radikal karar alınmazsa bir zamanlar okumadığına pişman olan insanların yerini okuyanların pişman olacağı dönemlerin alması yakındır.


Bu ülkenin ihtiyacı hiç vasfı olmayan lise mezunu yapmaktan ziyade vasıflı ara eleman sayısını artırmak olmalıdır.

* 06/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde