Ana içeriğe atla

Cumhurbaşkanlığı Seçimi İkinci Tura Kalmamalı *


Ortalama bir, bir buçuk yılda bir seçim yapar olduk. Her seçim bir gerginlik, gerilim, bir bekleyiş, bir kutuplaşma demektir. Aynı zamanda her seçim bir maliyettir. Seçimde harcanan her para milletin sırtından çıkmaktadır. Sistem değişikliğiyle birlikte cumhurbaşkanı seçmek için yüzde elli bir şartı getirildi. 

24 Haziran seçimlerinde herhangi bir cumhurbaşkanı adayı yüzde elli, artı biri yakalayamazsa iki hafta sonra önümüze yeni bir sandık konacak demektir. Cumhurbaşkanı adayları veya siyasi partiler seçimi iki tura taşımak için var gücüyle uğraşıyorlar. Seçimin maliyeti kendi cebinden çıkacak seçmenin böyle bir oyuna gelmemesi için seçimi birinci turda bitirmesinde fayda vardır. Hele ekonomik verilerin çok iyi olmadığı günümüzde bu ülkenin seçimi iki tura taşıması lükstür. 

24 Haziran seçimlerinde seçmediğimizi/seçemediğimizi iki hafta sonrasında nasılsa seçeceğiz. Durum böyle olunca seçimi uzatarak uzatmalara oynamak macera aramak gibidir. İlk turda seçeceğimiz kişiyi seçip seçim defterini kapatmak lazım. Kapatalım ki başta ekonomi olmak üzere biriken sorunları çözmek için kazanan bir an evvel ellerini sıvasın.

Seçimlerle ilgili üzerinde durulması gereken bir başka husus; Meclis çoğunluğuyla, seçilen cumhurbaşkanının aynı partiden olması gerekir. Şayet Meclis çoğunluğu ile cumhurbaşkanı aynı partiden olmazsa ilk defa uygulayacağımız bu sistem kilitlenir. Çünkü bizde demokrasi kültürü ve asgari müştereklerde buluşma pek görülmez. Cumhurbaşkanı Meclisi, Meclis de cumhurbaşkanına iş yaptırmamak üzere vaziyet alır ve sistem ölü doğar. Ülke hükümet kriziyle boğuşur ve yakında bir seçim daha kapıda demektir. Zaten önümüzde 2019 Martında mahalli idareler seçimi var. Ekonomisi iyi olan bir ülke bile bu kadar seçime kaldıramaz.

Kendimizden ziyade ülkeyi düşünmüş olsaydık 2019’da yapılacak olan belediye seçimlerini de şimdiki seçimlerle birleştirir, bir beş yıl daha seçimle uğraşmazdık. Ama maalesef olmadı. Seçimin maliyeti milletin sırtına binince siyasi partiler seçim yapmaktan pek kaçınmıyor. Seçimde harcanan para kendi sırtlarından çıksa siyasi partiler kılı kırk yarar, maliyetleri düşürmek için uğraşır.

24 Haziranı ve 2019 Martında yapılacak olan seçimleri kazasız belasız bir atlatalım, ardından tüm seçimlerin tek seçimde yeterince sandık koymak suretiyle yapılması için siyasi partileri kıskaca almak lazım. Kazanan beş yıl boyunca yapacaklarını yapsın, beş yıl boyunca erken-geç şeklinde bir seçim konuşulmasın. Çünkü zamanında yapılmayan seçim veya sık sık yapılan seçimler hükümetleri problemleri çözmeye yöneltmez. İşi pansuman tedbirlerle götürmeye çalışır, radikal karar aldırmaz.

* 09/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde