Ana içeriğe atla

Fil ve Nas Süreleri Arasına Hapsettiğimiz Teravihlerimiz


Konya’da sayıları epeyce  olan bazı camilerimizde teravih namazları hatimle kılınmaktadır. Her rekatında bir sayfa okunmak suretiyle bir akşamda yirmi sayfa okunarak orucun bitiminde Kur’an’ı Kerim baştan sona okunmuş oluyor. Teravihi hatimle kıldıran camilerin kendine göre sürekli cemaati var. Sayısı da az değil. Diğer camilerimizde teravihte okunan ayet veya sürelerin çeşidi imamlarımızın durumuna kalmış. Bir yek düzelik yok. Ama genelinde teravihler Fil Süresi ile Nas Süresi arasında geçiyor. Halk arasında kullanılan deyimle namaz süreleri/duaları arasında dönüp dolaşıyor.

Evime yakın diye geçen yıl zaman zaman gittiğim, bu yıl da devam ettiğim camimizin imamı da teravihi Fil-Nas arasına hapsetmiş durumda. Sanırım bu şekilde okuma imamın işine geliyor, cemaatin de hoşuna gidiyor.  Çünkü imam, gündüzden akşam ne okuyayım hazırlığı yapmaya ihtiyaç duymuyor, cemaat de imam şu rekatta hangi süreyi okudu diye düşünmek zorunda kalmıyor. Üstelik dalıp gitse bile her gün okunan süreden teravihin bitmesine kaç rekat kaldığı bilinebiliyor. 

Bildiğim kadarıyla imamımız yirmi yıldır, belki de daha fazladır aynı camide görevli. 
Hizmette de 30 yılı devirmiş görünüyor. Ne camisini değiştirmiş, ne de okuyuşunu ve okuduğunu. Otuz yıldır her teravihte farklı bir ayet okusaydı Kur’an’ı çoktan ezberler, hafızı kelam olurdu. Ama hocamız işin kolayından ziyade işin kolaycılığına kaçmış görünüyor. Zaten cemaatin imama, “Elem tera ve Kul eûzü bi’rabbi’nnâs’ın dışında başka ayet veya süre yok mu” deme durumu yok. Çünkü cemaat ne derse desin, imam bildiğini okuyor zaten. Açıkçası bir cemaat olarak farklı ayet ve süreler istiyorum namazlarda, özellikle teravihlerde.

Belli bir makul süreden sonra aynı yerinde görev yapmaya devam edenler genelde bir müddet sonra heyecanlarını kaybedebiliyor ve kendisini tekrardan başka bir şey yapamıyor. Zaten birçok kurumda olduğu gibi buralarda da doğru-dürüst denetim yok. Gerçekten bir yerde 25-30 yıl görev yapan mahalleye ne verebilir? Niçin rotasyon düşünülmez? Aslında her yer değişimi, yeni bir muhit kişiye yeni bir heyecan vermektedir ve elzemdir. Genelde bu ülkede rotasyon denince hep akla öğretmen gelir, imamlarımız hiç akla gelmez. Halbuki bir okulda öğretmen çok verimsiz olsa aynı çocuğa dört yıl zarar verebilir. Mezun olan çocuk kurtuluyor. Cami görevlimiz ise lojmanı olan bir camiye kapak atmışsa onu oradan ya ölüm alır ya da emeklilik durumu. Bir ara belli bir süre çalışanlara bir rotasyon getirildi; bir yıl uygulandı, sonra tekrar vazgeçildi. Hem öğretmene, hem imam-hatibe ve hem kamu çalışanlarına mutlaka rotasyon uygulamasına geçilmelidir. Harekette bereket vardır diye düşünüyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Ccuma günleri okunacak hutbe konularını belirlemekte ve hutbe hazırlamakta ve hangi hutbenin hangi hafta okunacağını web sitesinden duyurmaktadır. DİB, hutbe konusunda yaptığı bu uygulamayı teravihlerde okunacak ayet veya süreleri belirlemede kullanamaz mı? Her ramazan gelmeden önce Diyanet, her gün okunacak 20’er ayet belirleyip cami görevlilerine gönderse cami görevlilerimiz ramazan gelmeden önce bu ayetleri ezberleme yoluna gider ve kendisini yenilemiş olur. Cemaat de her gün, her rekatta farklı bir ayeti dinler. Hatta Diyanet, okunacak ayetleri web sitesinden duyurursa cemaatten meraklı olanlar bu ayetleri gündüzden öğrenme yoluna gidebilirler.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde