Yolda
bir tanıdığına rastlar. Hoşbeşten sonra bir dostluğunun yemeğine gittiğini,
istersen beraber gidebileceklerini söyler. Davetli yanında davetsiz biriyle
birlikte davet edilen haneye doğru yollanır. Önlerine bir başkası daha çıkar.
Davete gittiklerini söylemek zorunda kalırlar. Adam, "Bende gideyim
sizinle, ha iki olmuşuz, ha üç. Ne fark eder?" der. Gönülsüz de olsa
"eh" demişler. Ne de olsa üç kafadarlar. Çoğu zaman yedikleri,
içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar. Fikir ve zikirde de aynı yolun yolcuları.
Giderlerken çok samimi olmadıkları, uzaktan tanıdıkları, kolay kolay bir araya
gelmedikleri biri peşlerine takılır. Davet olduğunu duyunca "Ben de
gideyim" der. "Olur mu arkadaş? Birimiz davetliyiz, zaten biz üç
kişi olduk. Dördüncü kişi ayıp olur. Adama biz ne diyeceğiz" şeklinde
endişesini dile getirmiş esas davetli olan. "Merak etmeyin siz? Zira ev
sahibi beni tanır" diyerek takılmış peşlerine bu dördüncü davetsiz
misafir de.
Davet
edilen eve varınca dörtlünün davetli olanı zile basar. Kapıyı hane sahibi açar.
Bir kişiyi bekleyen ev sahibi karşısında dört kişiyi birden görünce şaşırır:
—Haydi
seni ben çağırdım, geldin; sen de bunun arkadaşısın, yanına takıldı geldi; şu
da bunun arkadaşı. Eh diyelim! Pekiyi, şunu niye getirdiniz der. (Edebimden
yazamadım. Zira burada küfür var.) Hep
birlikte arkalarına takılan dördüncü kişiye bakışırlar, ne diyecek diye. Adam
pişkin bir şekilde:
---Demedim mi o beni tanır diye cevap verir ve mecburen
sofraya oturur.
Bakarsınız davetli-davetsiz bu dörtlü, bu vesileyle muhteşem bir dörtlü olur. Midesi götürmüşse istenmediği, ayıp karşılandığı yerde karnını doyurmuş olur.
Bu kadar yoğun gündem varken bu fıkra “Ne alaka? Dam başında
saksağan,” diyebilirsiniz. Gündemle alakalı mı bilmem. Belki de ben davet
bekliyorumdur; ister davetli, ister davetsiz...fark etmez benim için. Boş verin siz davetsizi, beni davet etmeye bakın. Gündemle alaka kurmayı da ihmal etmeyin, derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder