Bir zamanlar bir okul müdürü kafasında çözemediği bir
sorunu gündeme getirmişti: Okul müdürü mü büyük yoksa okul aile birliği başkanı
mı diye. Cevap vermedim ama günün yorgunluğunun ardından stres atmama sebep
oldu. Epey bir güldükten sonra eğitimin tüm sorunlarını çözdün de birlik
başkanının statüsü mü kaldı dedim. Zaman zaman da sorunu çözdün mü, sen mi
büyüksün yoksa birlik başkanın mı diye takıldım durdum. Ben güldükçe o da
gevrek gevrek gülerdi.
Her zaman başkası soru soracak değil ya. Bir soru da ben
sorayım size: Bakan mı büyük yoksa bakana yardımcı olarak görevlendirilen,
yaptığı işlerden dolayı bakana karşı sorumlu olan bakanın emrindeki müsteşar
mı? Hemen "Okumuşsun ama boşuna! Bu da sorulur mu? Elbette bakan daha
büyük" diyeceksiniz. Normal de okul müdürü mü yoksa birliğin başkanı mı
büyük diyen arkadaşa güldüğüm gibi bana da bakan-müsteşar statüsü sorulsa
gülerdim. Ama benim penceremden bakarsanız sormakta haklı olduğumu
göreceksiniz.
Tanıdığım bir müsteşar var, eskittiği bakan sayısını unuttum.
Gelen bakan her fani gibi gitti, o yerinde sanki bir demirbaş gibi kaldı. Hala
da kalmaya devam ediyor. Tam hız çalışıyor, gidecek gibi durmuyor. Verdiği
görüntü, siyasi iktidar gitse de ben buradayım der gibi. Tıpkı tanıdığım şef
gibi. Kaç iktidar döneminde nice müdürle çalıştığını ancak kendisi bilir.
Gelen, bayrağı sonrakine devretmiş, o hep yerini korumuştur. Saçı-başı ağarsa
da hala çalışmaya devam ediyor. Müsteşarımızın bir kopyası sanki.
Nasıl biridir, donanımı nasıldır bilmem. Belki de işinin
ehli, ahlakı düzgün biridir. Yakışıklı bir görüntüsü var. Pek güldüğüne
rastlamadım. Müsteşarlığını yaptığı bakanlık toplum nezdinde her geçen gün
geriye gitmesine rağmen o hep yerinde kaldığına göre sanırım başarısızlıkta
kendisinin payı yok diye düşünülüyor. Hitap ettiği camiasına karşı acımasız
kararlara imza atmasıyla ve bağlı olduğu bakanın Meclis’te yaptığı konuşmayı
nakzeden açıklaması ile ünlüdür. Çünkü hep kendisinin dediği oldu, oluyor.
Gelen bakanlar görüntüden ve protokol takılmaktan ibaret. Çalışanları tepki
gösterse de o, doğru bildiği yoldan bir adım sapmıyor. Görüntü, çalışanlarının
kendisini, kendisinin de çalışanlarını sevmediği yönünde. Kendisi iyi olabilir,
hatta ülke kendisini anlamamış, kararları anlaşılamamış olabilir. Fakat yanlış
anlamayı giderecek bir adımı da yok. Çıkıp kolay kolay konuşmuyor. Sanki eğer
bir kişi beni anlarsa veya bir kişi beni severse kendimden şüphe ederim der
gibi burnunun dikine gidiyor.
Seçime giden hiçbir iktidar çalışanları veya seçmenleri
etkileyecek, onları mağdur edecek, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek radikal
kararlar almaz. Fakat müsteşarı olduğu yerde seçim öncesiymiş, tepki çeker, oy
kaybına uğrarız diye bir derdi bugüne kadar hiç olmadı. Beni buraya getirdiniz,
ben burada isteyerek durmuyorum, o zaman görürsünüz der gibi tepki çeken
icraatlarına devam ediyor. Ya da başkasına hizmet ediyor veya danışmanları
kendisini doğru yoldayız diye yanıltıyor.
Sebebini bilmediğimiz yönleri çok. Her ne yapıyorsa tepki
çeken eylemlerine rağmen bulunduğu yerde yerini sağlamlaştırarak yoluna devam
ediyor. Bu hareketler devam ettiği müddetçe çalıştığı camiasına olumlu katkı
yapması mümkün değil. Şimdi tekrar soruyorum: Bu müsteşar mı büyük, yoksa bakan
mı? Cevap sizin. Takdir de. 11/04/2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder