21 Mart 2018 Çarşamba

Had Bildirmede Ölçü


Toplumda kimse yeknesak değildir. Hayata bakışı, düşünce ve kanaati, olayları değerlendirmesi farklı farklıdır. Bu da normaldir. Çünkü tüm kanaatleri bir potada eritmek insanın ve tabiatın doğasına aykırıdır. Herkesin aynı minval üzere olması mümkün olmadığına göre ortak yaşamın etik ve ahlaki kurallarını oluşturmamızda fayda var diye düşünüyorum. Yine herkesin bu toplumda yaşayan her bir fert, ülkeyi kendisinin malı, herkesi düzelteceğim, herkes benim gibi düşünecek, benim dediğim kesin doğrudur, bakış açısını terk ederek işe başlamalıdır.

Toplum içinde ne zaman, nerede, ne konuşacağını bilmeyen, pot üzerine pot kıran, ortamı geren, kişileri küçük düşüren insanlar vardır. Zaman zaman böylelerin anlayacağı dilden konuşmakta fayda vardır. Bazıları bu tiplere haddini bildirince çoğu zaman “haddini bildirdin, ağzının payını verdin, bir daha karşına çıkamaz, nicedir çizmeyi aşıyordu, ağzına sağlık” diyerek destek veririz. Evet, bazılarına nerede, ne şekilde durması gerektiği birileri tarafından zaman zaman hatırlatılmalı. Ama bu nasıl olmalı?

Önce had bildirmek ne demekmiş ona bakalım: “Sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak” demekmiş TDK’ya göre.

Had bildirirken haddi aşmamak, had bilmek diyebiliriz buna. Kişilik haklarına saldırmadan, kişiyi toplum nezdinde küçük düşürmeden yapmalıyız bunu. Yoksa haddi aşarak biz de had bilmeyiz o zaman. Had bildirmek aynı zamanda taşı gediğine koymak demektir. Kıvamında ve yeterince olmalıdır. Birisine haddini bildireceğim diyerek o kişiyi toplum nezdinde küçük düşürmek, rencide etmek kişilik haklarına tecavüz anlamına gelir. Hele had bildirdiğimiz üzüntü ve kıvançta aynı düşünceyi, aynı fikri ve aynı ideali paylaştığımız kişiye karşı yapılacaksa yoğurdu üfleyerek yemekte fayda vardır. Çünkü dostun dosta attığı gül kişiyi yaralar, incitir.

Had bildirmede Peygamberimizin torunlarının uygulaması örnek alınabilir: Yanlış abdest alan birini gördükleri zaman Hasan ile Hüseyin, "Kırmadan, dökmeden nasıl yapabiliriz" diye düşünürler. Sonunda amcanın yanına yaklaşarak "Amcacığım, hangimiz güzel ve doğru abdest alacak, bize hakem olur musun" derler. Amca bunu kabul eder, dikkatli bir şekilde Hasan ile Hüseyin'in abdest alışlarını takip eder. Abdestin sonunda hangimizki doğru dediklerinde "İkiniz de doğru aldınız. Yanlışlık benim abdest alışımda" diye cevap verir. Burada amca hatasını görmüş, gençler de amcayı üzmeden bir hatayı düzeltmiş oldular. Eğer smaç üzüm yemekse güzel bir yol. Yok amaç bağcıyı dövmekse yapılacak bir şey yok o zaman.

Düzeltme metodunu iyi seçmeyenler hatayı düzeltmiş olmazlar. 21.03.2018, Ramazan Yüce, Konya



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder