Ana içeriğe atla

Vekil Ol ki Dişlerin İmplanttan Olsun! *


Haberlerde ne var ne yok diye göz gezdirirken "Vekillere implant kıyağı" başlıklı haber dikkatimi çekti. İmplant, çok duyduğum bir kelime olmasa da zaman zaman duymuşluğum var. Nasıl olduğunu bilmesem de en azından dişle ilgili ve pahalı bir tedavi yöntemi olduğunu biliyordum. Yine de biz bilgilerimizi tazeleyelim. “Eksik dişlerin yerine konması amacıyla, çene içerisine yerleştirilen çoğunlukla vida şeklindeki yapay bir diş köküne” implant denmektedir.

Kıyağın ayrıntılarına bakınca daha önce 8 tanesi devlet tarafından karşılanan implantın bundan böyle 12 tanesi devlet tarafından karşılanacakmış. Gözlük çerçevesi için devlet 350, camı için de 200 lira destek verecekmiş. İşitme cihazı desteği ise 6 bin liraya çıkarılmış. Bu desteğin bedeli her yıl Tüketici Fiyat Endeksi oranında artırılacakmış. Diş tedavisi, gözlük ve işitme cihazı alımından mevcut ve eski vekiller ile yakınları, aynı zamanda Danıştay ve Yargıtay üyeleri de faydalanacakmış. 13.500 kişiyi ilgilendiriyormuş bu adına kıyak dedikleri imkanlardan.

Sağlık bu. Bedeli ne ise karşılanmalıdır, sağlık ve tedavi için harcanan paranın hesabı yapılmaz. Kıyak bunun neresinde diye sorabilirsiniz. İsterseniz implantın anlamına bakarak nasıl ki bilgilerimizi tazelemişsek bir de kıyak kelimesinin anlama göz atalım.  Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, çok iyi, çok hoş…Birinin yararına yapılan olumlu bir davranış, iş, kayırma, iyilik.” anlamlarına gelen argo bir kelimeymiş kıyak. Eski ve yeni vekil ve yakınlarına sağlanan bu kıyaktan maalesef normal vatandaş yararlanamıyormuş gazetelerin yazdığına göre. Vatandaş, implant yaptıracaksa sadece 4 tanesini devlet karşılıyormuş. Alışkın olmadığım halde -mış diyorum. Çünkü bugüne kadar diş dolgusu ve kanal tedavisi dışında herhangi bir diş tedavisi yaptırmadım. Çok şükür, işitme cihazına ihtiyacım olmadı. Gözlük çerçevesi ve camı hakkında biraz bilgim var. Çünkü ailecek gözlüklüyüz. Bildiğim kadarıyla devlet normal vatandaşa çerçeve ve cam bedeli olarak 50 lira civarında bir katkı sağlıyor. Ama tamamen haksızlık yapmayalım. Çerçeve ve cam fiyat farkını ödemede gözlükçü de bize taksit yapmak suretiyle kıyak yapıyor.

Haberde “Vekile implant kıyağı” denmesinin sebebi, kıyağın anlamından da anlaşılacağı gibi adı geçen bu imkanlardan sadece vekil ve yakınlarının faydalanması, vatandaşın ise eğer dişi soğuk suya karşı duyarlı değilse üzerine bir bardak su içmesinden ibaret görülüyor. En azından benim anladığım bu.

Allah, ister vekil veya değil kimseye diş sancısı, işitme problemi ve görme sorunu vermesin. Değil implant, altın diş yaptırsak bile hiçbiri orijinal dişin yerini tutmaz. Hiçbir işitme cihazı doğal duymanın görevini ifa etmez. Hiçbir gözlük sağlıklı bir gözün yerine konmaz bile. Kimseye devletin ne imkan verdiğini de takip eden biri değilim. Ama vekil ve yakınlarına tanınan bu hakkın normal vatandaştan esirgenmesi bana garip geldi. Çıkarılan Yönetmeliğe göre yasal olan bu kıyak asla ahlaki olamaz, etik ise hiç değildir. Oldu olacak birer de boş mezar ayarlayalım onlara şimdiden.

Şunu kimse unutmasın ki bu millet; asıl olan kendisine yapamadığını, vekiline yapıyor. Gerçekten asil bir millettir. Ama elinden ve tırnağından kazanarak bu milletin devlete vergi olarak verdiğini birileri, birilerinin yararına olacak şekilde  “Yağma Hasan’ın Böreği” gibi dağıtmasına normal vatandaş asla rıza göstermez. Bu işler “Rabbena! Hep bana” şeklinde değil;  ya hep, ya hiç şeklinde olmalı. Ne diyelim geçmiş olsun… 27/02/2018, Ramazan Yüce, Konya

* 07/03/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde