31 Ocak 2018 Çarşamba

Meslek odaları mı dediniz?

Bu ülkede ağzını açan bürokrasiden ve atanmışlardan şikayet eder, sorunun kaynağı olarak burada görev yapanları görür. Bence ülkedeki sorunların başında seçilmişler gelmektedir. Seçilmiş derken sadece partilerin başındaki siyasi liderleri kastetmiyorum. Meslek odaları, dernekler, vakıflar, STK'lar, bir cemaatin başında olanlar da siyasilerden farklı değildir. Seçilmiş diye kimse onlar aleyhine pek konuşmaz.

Siz hiç seçilmiş olarak bir koltuğa oturup da sonradan kendiliğinden gittiğini gördünüz mü bu ülkede? Ne mümkün efendim! Gelen gitmemek üzere oturur koltuğa. Gelir gelmez ilk yaptığı da yerinde ebedi kalmak için teşkilatını yukarıdan aşağıya doğru örer ve hep kendine sadık kişiler gelir/getirilir. Bundan dolayı kendisi bırakmadığı müddetçe kimse onları seçim ve sandık yoluyla değiştiremez. Kendi isteğiyle görevini bırakan da yerini istediği kişiye bırakır. Örnek mi istersiniz? Etrafınıza bir bakarsanız örneklerin en alasını görürsünüz.

Bir siyasi partiyi düşünün. Hepsi iktidara gelip bu ülkeyi yönetmek için parti kurar. Yüzlerce partinin içerisinde yarışa girerler, sadece bir tanesi iktidarı göğüsler, diğerleri büyükten küçüğe ana muhalefet, muhalefet, meclis içi ve meclis dışı olarak sıralanır. Girdiği tüm seçimlerde başarılı olmamasına rağmen bir partinin liderinin değiştiğini göremezsiniz. Çünkü beslediği delege ve teşkilatı sapasağlam arkasında durur. Liderin karşısında aday olan sadece konu mankeni olur.

Siyasileri bir tarafa bırakalım, meslek odalarının başına geçen kişiler seçim yoluyla değişir mi? Bu da mümkün değil. Koltuğu ele geçiren tepeden tırnağa kendisine bağlı kişilerle çalışır, onlar onu destekler, o da kendisini destekleyenleri. Kendini sağlama aldıktan sonra babasının çiftliğinde göremediği rahatlığı bulur orada. İstediği şekilde yönetir, istediği şekilde hor kullanır bu amme çiftliğini. Dilerse yediği kaba pisler. Kim ne karışır ki? Üyelerden gelen parayı istediği şekilde kılıfına uydurarak harcar, odasıyla ilgili olsun veya olmasın istediği açıklamayı yapar. Vatandaştan veya Türkiye’deki yaşayanların hepsinden tepki bile toplasa kimseyi takmaz. Kanunu, kuralı, hakimi, savcısı, kamuoyu, ahlak ve etik değerleri vız gelir kendisine. Çünkü kendisini seçen üye ve delegeleri var, mühim olan onların oylarını almak. Vatandaş oy vermiyor ki onlara. İdeolojisinin izlerini son raddesine kadar odanın iş ve işleyişinde görürsün. Benden bu kadar demediği müddetçe orada hizmet eder. Kazara gitmeye kalksa da yerine sadık birini bırakır gider. Arka planda yine o yönetir.

Bu ülkede babadan oğla geçen ağa değişmez, STK’nın başındaki değişmez, bir holdingin başındaki yönetim kurulu başkanı değişmez, dernek ve vakıf başkanı değişmez. Bunları ancak oradan ölüm ayırır. Bir silsile takip eden tarikatlarda bile son yıllarda ölürken yerine oğlu, kardeşi, damadı vb kimseler geçer oldu. Adına hizmet dedikleri bu yerler, birilerine hizmet eden yerler olarak devam ediyor maalesef.

Seçimle gelenlerin seçimle gitme istisnası yok mu? Var elbette. Fakat devede kulak misalidir bunun örnekleri…. İnsanlığın kötünün iyisi dedikleri demokrasilerdeki seçim, özellikle Doğu toplumlarında böyle. Yine en iyi seçim, vatandaşın önüne gelen genel seçim sandıklarıdır. Kredi verdiğinin savsakladığını görünce vatandaş, onu kızağa çekmesini de iyi biliyor.

Eğer sen de gelip gitmemek üzere bir koltuk arıyorsan, hemen bir meslek odasının başına kapağı atmaya bak. Hem bir elin yağda, diğeri balda olur; kendin ihya olduğun gibi sülaleni de ihya edersin buralarda. Bu kıyağımı da unutma! Odanın başına geçince beni de biraz nemalandırırsın umarım… 31/01/2018, Ramazan Yüce, Konya


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder