İnsanoğlu, nisyan ile maluldür. Hepimiz hata ve yanlışlar
yaparız. İlk insan ve ilk peygamber bile hata yaptığına göre biz hayli hayli
yaparız. Çünkü hiçbirimiz hatadan beri değiliz. Zaten dünyaya insan olarak
gelip de hata yapmayan yoktur. Ben hiç hata yapmadım, pişman olacağım bir şey
yapmadım diyen çok iddialı konuşmuş, boyundan büyük laf etmiş demektir. Bu tip
insanlar kendini tanımayan ve vicdanının sesine kulak vermeyen
kişilerdir.
İnsan olarak hata ve yanlış yaparız. Önemli olan hatada
ısrarcı olmamak, farkına vardığımız zaman hatayı terk etmektir. Zaten Allah
Teala’nın da istediği budur. Zira sık sık Kur'an'da "Allah tövbe edenleri
sever" buyurmaktadır. Tövbe etmenin Türkçesi özür dilemektir. Bazılarının
kibri, özür dilemeye mani olsa da özür, bir erdemliliktir. Her kişi yaptığının
yanlış olduğunu kabul etse de kolay kolay özür dileyemez. Çünkü kibir ve enesi
buna engel olur. Bazıları da peynir-ekmek yer gibi özür diler ama aynı hatanın
benzerini defalarca yapmaya devam eder. Bu tipler, özür dilese de özrü hem
Allah katında, hem de insanlar nezdinde pek makbul olmaz. Çünkü samimi
değildir.
Tövbenin kabulünde dinimiz dört şart ileri sürer. Tövbenin
olmazsa olmaz şartlarıdır bunlar. Nedir bu şartlar derseniz? 1. İşlenen suç ve
günahı terk etmek, 2. Bu suçu bir daha yapmamaya söz vermek, 3. Yaptığı hatadan
veya işlediği suçtan dolayı pişmanlık duymak, yani nedamet duymak. 4. İşlenen suçta
kul hakkı var ise helallik dilemek. Bu dört şartı yerine getiren nasuh bir
tövbe ile tövbe etmiş ve işlediği günahları işlememiş gibi olur. Nitekim
peygamberimiz, "Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibi olur"
buyurmaktadır. Tövbe edeni Allah sevdiği gibi insanlar da sever.
Tövbe ile ilgili bu kısa açıklamadan sonra günümüzde hemen
hemen toplumun büyük kesimini suça iten, suça bulaştıran bir yapı var.
Şimdilerde gerçek yüzü ortaya çıkmış ve terör örgütü kapsamına alınmış bir
örgüt, FETÖ'den bahsediyorum. Bu örgütün kullandığı kesim dindar ve mütedeyyin
insanlar. Bu örgütün gerçek suçluları darbeden önce kaçtı bu ülkeden. Suçüstü
yakalananlar ise içeride. Kimi cezasını aldı, Kimi de hala yargılanıyor. Bu
yapının içinde şu ya da bu şekilde yer almış, ibadet kesimi diye tabir edilen
bir kesim var. İçimizde sessiz ve sakin yaşamaya devam ediyorlar. İçlerinden ne
kadarı bu yapıyla ilişkisini kesti bilmiyorum ama dikkatimi çeken bir şey var.
Hepsi sessiz. Ne “FETÖ, bir terör örgütüdür” dediklerini duyuyorum
ağızlarından, ne de “Bu adamlar bizi kandırmışlar” dediklerini işitiyorum. Ne
kandırdık, ne kaldırıldık diyorlar. Ruh gibiler. Bu kadar sessiz olmaları
garibime gidiyor. Görevden atılıyorlar, tık yok. Açığa alınıyorlar, yine tık
yok. İçeri alınıyorlar, bildiğimi anlatacağım diyen yok. İtirafçı olan: Ben
itirafçı oldum, bildiğimi aktardım, devlete yardımcı oldum, pişmanlık duyuyorum
demiyor. Gerçekten ne biçim adam bunlar? Çözemedim gitti. Deseler ki
"Gülen, iyi bir adamdır, onun terörle bir ilişkisi olmaz" veya
"Bu Gülen denilen adam; din-diyanet, ayet-hadis okuyarak bizi kandırmış,
ben onu tanıyamamışım, ülkenin verilmiş sadakası varmış" deseler, inan
kendilerini tebrik edeceğim. Çünkü en azından bir duruş sergiliyorlar
diyeceğim. Helal olsun, önemli olan gerçeği görmek, geç de olsa bunu gördünüz
diyeceğim.
İçlerinde ne fırtınalar kopuyor bilmiyorum ama bu sessizlik
hayra alamet değil. Yoksa şok mu geçiriyorlar, ya da ilaçla mı bu kadar sakin
ve sessiz duruyorlar? Niçin bir öz eleştiri yapmıyorlar? Yoksa belli
etmedikleri bir kibir mi var kendilerinde? Belki de gerçekle yüzleşmek
istemiyorlardır. Ben onların yerinde olsam adam gibi yüzleşir, öz eleştiri
yapar, "Kandırıldım; bu ülkeye el kaldıran, silah çeken, bu ülkenin
ekonomisini çökertmeye çalışan, bu ülkeyi dışarıda zor bırakmak için elinden
geleni ardına koymayan, benim cemaat veya hizmet hareketi olarak gördüğüm bu
yapı CIA'nin ayak takımıymış. Yazıklar olsun! Lanet olsun bunlara! Ben çok
safmışım, Allah beni affetsin, tüm uyarılara rağmen bu yapının içinde kaldığım
her bir saniye için bu milletten binlerce özür dilerim" der, içten gözyaşı
dökerdim. Çünkü pişmanlık gözyaşı dökmek demektir. Ama heyhat ki bu kişiler bu
görüntüleriyle yüzleşmekten çok uzak görünüyorlar. 23/01/2018 Ramazan YÜCE, Konya
*** 22/11/2018 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder