
Yanlış hatırlamıyorsam beş-altı ay önceydi. Duydum ki kan değerlerinin düşüklüğünden dolayı tahlil yaptırmaya gelmiş. Doktor yatış vermiş. Ziyaretine gideceğim zaman istediğin bir şey var mı diye telefon açtım. Önce "Çay getir" dedi. Ardından 'Nöğrecen çayı? Bi şi istemez, burada hepsi var, yorulma buraya kadar' dedi. Telefonu kapattıktan sonra yanında refakatçı kalan dayım aradı, sigarası bitmiş, bulabilirsen şu marka bir paket sigara getir dedi.
Çay ve istediği sigarasını götürdüm. Hemen sigaranın bedelini uzattı bana. Olmaz dedimse de epey bir ısrar etti. Dinlenmiş çayı ardı arkasına birlikte içerken tahlil sonucunu öğrenmemi istedi. Bir tanıdığım doktor vasıtasıyla çıkan tahlillerden bir tanesinin sonucunu öğrendim. Kendisine gelen raporu okudum. Daha diğeri çıkmamış dedim. (Bana ismimle pek hitap etmezdi; ya 'teyzemin kuzusu' veya 'teyzemin oğlu' ya da 'hafız' derdi. Ben de ona ya 'dayı' veya 'teyzeoğlu' derdim.) "Hafız! Sor bakalım, raporun sonucu iyi mi kötü mü?" dedi. Whatsapp aracılığıyla sordum. Doktorun yazdığını okurken moralimin bozulduğunu gören teyze oğlu, "Neymiş teyze oğlu? Doğruyu söylemezsen bobal boynuna! Başa gelen çekilir, yaşadım yaşayacağım kadar" dedi. Ağzımdan 'İyi değil, kötüymüş' çıkar çıkmaz, yüz hattı değişti. Baltayı taşa vurduğumu anlar anlamaz, "Dayı! Esas diğer raporun sonucu önemliymiş, gerçek hastalık ondan belli olurmuş, bu okuduğum tahlil sonucu yanıltırmış" diyerek gafımı telafi etmeye çalıştım.
Ertesi gün tekrar çay götürmek için hazırlandığımda 'Biz çıktık, boşuna yorulma, diğer tahlil sonucu çıkıncaya kadar doktor taburcu etti, biz hastaneden ayrıldık' dedi.
Bir hafta, on gün sonra kan değerlerinin niçin düştüğü anlaşıldı, hastalığının teşhisi kondu. Kötü hastalıktı halk arasındaki adı. Namı diğer lösemi. Yani kan kanseri. Kemoterapiyi kabul etmedi. Çekti gitti. Her geçen gün kan değerleri düştükçe hastaneye geldi gitti. Her gelişinde 3-5 ünite kan takviyesi yapıldı kendisine.
Her kan aldığında biraz kendine geldi. Kanı azaldıkça bitkinleşti, az bir yürümeyle takatı kesilir oldu. Kemoterapi almaya razı olduğu zaman bu sefer kalbi el vermedi. Ayakları da şişmeye başladı.

Vefat haberini alır almaz cenazesine katılmak için hareket ettim. Kimler yoktu ki cenazesinde. Yediden yetmişe, engellisine varıncaya kadar saf tuttu onun salını omuzunda taşımak için. Çalışırken ve yaşarken dost edinmeyi de ihmal etmemiş.
Yan taraftaki fotoğraf bizim yöre insanının üzüntülü zamanlarda işini-gücünü bırakıp cenazeye el vermesinin de bir göstergesi. Kimi hatim okumak, kimi cenazeye katılmak, kimi cenazesini yıkamak, kimi mezarını kazmak, kimi üzerine toprak atmak, kimi Kur'an okumak, kimi yemek götürmek, kimi de taziyede bulunmak için koşturur.

Kullanmaya ve takmaya kıyamadığım iki hediyesiydi onun bana verdiği. Arabistan'da çalıştığı veya dönüş yaptığı 1986-1987 veya 1988 yılları olsa gerek. Üniversiteye yeni başladığım yıllardı. 'Hafız! Şu çantayı kullan, ben kullanamayacağım' dedi. Hatta beraberinde 'Getir üzerine ismini de yazalım' diyerek arkası yapışkanlı harfleri uzattı bana. Sonra tek tek adımın harflerini bularak çantanın ön yüzüne bir güzel kendi elleriyle ismimi yazdı.

62 yıllık ömrüne neler sığdırdı, ne çile ve sıkıntılar çekti bilinmez. Kendi halinde bir adamdı. Elinin emeğiyle geçindi. Pek parada gözü yoktu. Evim olsun, barkım olsun, atım-arabam olsun demedi. Kimseye de muhtaç ve yük olmadı. Gönlü zengindi. Büyükle büyük, küçükle küçüktü. Herkesle iletişimi vardı. Hayatta en büyük azığı, çay ve sigara idi. Bu ikisi varsa dünya onundu.
Dobra bir insandı. Rol yapmayı beceremezdi. Neyse o idi. Asla olduğundan farklı görünmedi. Almayı değil, vermeyi severdi.
Hasılı, Adaşım Ramazan COŞKUN vefat etti, ömrü bu kadarmış. Zira pili bitti. Kendisi gitti ama öğrenciliğimde bana verdiği çanta ve saati, hayatım boyunca saklayacağım iki değerli hatırası olarak kalacaktır. Üstelik saati hala tik-tak diye çalışıyor. Hala da arkası açılmadı, orijinalliği bozulmadı.
Umarım genç yaşta yaptığı haccı -varsa- günahlarına keffâret olur. Zira peygamberimiz, "Kim Allah için hac eder, ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış bir şekilde hacdan döner." buyuruyor. Mekanı cennet olsun, yakınlarına sabırlar versin. 30/12/2017 Ramazan YÜCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder