Ana içeriğe atla

Yaka Otobüsleri Beni Hiç Yanıltmadı

Bu ülkede çoğu zaman günübirlik yaşarız. Çoğu işimizde bir istikrar yoktur. Ama hakkını yemeyelim bazı alanlarda tam bir istikrar ve süreklilik vardır. Siyasi liderler pek değişmez, STK'ların başında olanlar, cemaat ve tarikat liderleri de değişmez. Değişmeyen bir şeyimiz daha vardır. Yaka otobüslerinin durumu.

Yaka otobüs seferleri istikrar abidesi desem abartmış olmam. Çünkü yıllardır istikrarını hiç bozmadı. Otobüs modelleri değişti, renkler değişti, eskiler gitti, yenileri geldi ama çizgisi hiç değişmedi.

Değişmez, değiştirmezler. Çünkü ilgili koltuk sahipleri de değişmiyor.

Ortalama her onbeş dakikada bir otobüs seferi vardır bu otobüslerin. Gündüz saatlerinde rutin seferler yapılırken  akşama yakın saatlerde saatine göre beklenen otobüsler gelmez, mutlaka gecikir. Yaka yolcuları iyice yığılır duraklara. Duraklarda bekleşenler nihayet gelen otobüsü hınca hınç doldurur. Kaptan güç-bela hareket eder. Yolda inmek isteyenleri ön ve arka kapılardan indirir. İnen yolcu hemen arkasına yanaşan bir otobüs daha olduğunu görür. İçerisinde birkaç yolcu olur. Yol boyunca biri önde diğeri arkada son durağa kadar gider.

Umarım meramımı anlatabilmişimdir. Anlatmak istediğim akşam saatlerinde hiçbir sefer kolay kolay gelmez. Bazı zamanlar yarım saat beklenir. Otobüs gelmez, geldi mi arka arkasına gelir, ya da biri dolar, diğerleri peşinden tay gibi öncekini takip eder. Belediye Ulaşım Dairesine bu durumu ilettiğiniz zaman size, "Şoförlerimiz daha dikkatli olacaktır" cevabı veriliyor. Kaç yıllar geçti, eski hamam eski tas. Hâlâ bir düzelme yok. Düzeleceğe de benzemiyor. Çünkü yetkililer niçin böyle oluyor, bunun için ne yapabiliriz sorularına kafa yoracaklarına suçu şoförlere atıyor. Gördüğüm kadarıyla suç şoförlerde değil. Akşam saatlerinde seferine zamanında çıkan şoför, yolcu fazlalığından zamanında gideceği yere gidemiyor. Bundan dolayı doğal olarak zamanında gelemiyor. Sanırım her gün birbirinin aynısı olan bu durumu ne şoförler amirlerine bildiriyor, ne de amirler hangi durakta kaç yolcu biniyor, hangi seferin otobüsüne toplam kaç kişi bindi incelemesi yapıyor. Hepsi istatistiklere girdiğiyle kalıyor. Hangi güzergahta ne sıkıntı var? Farklı güzergâhların farklı seferlerine binerek bir yolculuk yapmayı da düşünmüyor yetkililer. Hepsinin altında kendilerine tahsis edilmiş makam veya hizmet aracı var, ya da kendi özel otolarıyla gidip geliyorlar işlerine.

Hal böyle olunca 02 numaralı Yaka Otobüsleri akşam saatlerindeki yoğun yolcu taşımacılığını, zamanında gelmeyen otobüsleriyle taşımaya devam edecekler görünüyor. Otobüs geciktikçe duraklar bekleşen yolcularla dolup taşacak, gecikmeli gelen otobüs, hınca hınç yolcu dolduracak; hemen ardından yanaşan otobüs, bomboş bir şekilde ardından onu takip edecek. Yolcular bu duruma kızıp garipse de, kızıp hamurdansa da Yaka otobüslerinin serencamı devam edecek. Şehrin değişmez istikrarı olacaktır. Ne diyelim, sorumlularımız daha çok yaşasın. Birgün onları da akşam saatlerinde çarşıdan Meram'a yolculuk yapmak için beklerken görürüz. 12.12.2017 Ramazan Yüce

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde