-Notun kadar konuş öğretmenim-
Ortaokullardan liseye geçiş adı verilen LKS sınav sistemi ilk defa bu yıl uygulamaya konacak. Belirlenen okullara öğrencilerin yüzde onu yerleşecek, diğer yerleşemeyenler ise kayıt alanlarına göre mahallesindeki veya evine en yakın okul türlerinden birine tercih sonucuna göre yerleşecek. Sistem ilk defa uygulanacağı için ne getireceği, ne götüreceği belli değil. Zaten niyetim de yeni sistemle ilgili olumlu-olumsuz görüş serdetmek değil.
Ortaokullardan liseye geçiş adı verilen LKS sınav sistemi ilk defa bu yıl uygulamaya konacak. Belirlenen okullara öğrencilerin yüzde onu yerleşecek, diğer yerleşemeyenler ise kayıt alanlarına göre mahallesindeki veya evine en yakın okul türlerinden birine tercih sonucuna göre yerleşecek. Sistem ilk defa uygulanacağı için ne getireceği, ne götüreceği belli değil. Zaten niyetim de yeni sistemle ilgili olumlu-olumsuz görüş serdetmek değil.
Önceki yıllarda yapılan ortaokuldan ortaöğretim kurumlarına
geçiş sınavlarında alınan puanın yüzde yetmişi, geriye kalan otuz puan ise okul
derslerinden alınan puanlardan oluşuyordu. Burada, öğrencinin okul derslerine
de önem vermesi amaçlanıyordu. Yeni sistemle okul puanlarının bir etkisi
olmayacak. İyi mi oldu, kötü mü oldu? Bunu da zaman gösterecek. Görünen, okul
derslerinin etkisiz eleman olması.
MEB, yeni sistemde okul puanlarının etkisini kaldırdı, ya
da kaldırmak zorunda kaldı. Çünkü öğrencisi, velisi, öğretmeni, vatandaşı, MEM
ve MEB yetkilileri okullarda verilen puanların gerçeği yansıtmadığını,
öğretmenler tarafından şişirildiğini biliyor. İşte bundan dolayı Bakanlık,
haksız rekabete sebebiyet verir düşüncesiyle yeni sistemde okul puanlarını
hesaplamaya dahil etmedi. Yani öğretmenin verdiği notun hormonlu olduğunu,
öğrencinin gerçek başarısını yansıtmadığını düşünüyor. Burada olan kime oldu?
Kimin itibarı zedelendi? Öğretmenin tabii. Zaten öğretmenin notuna güvenilseydi
yıllardır uygulanmakta olan merkezi sınav sistemlerine gerek olmazdı. Bunda pay
kimin? Sadece öğretmenin mi? Bu başarı ise, bu başarıda iç ve dış paydaşların
hepsinin sorumluluğu var. Başarısızlık ise yine tüm paydaşların sorumluluğu
var. Her ne kadar ihale öğretmenin üzerinde kalsa da burada sorumluluğu en az
olan kişi öğretmendir. Zira öğretmen burada sadece kobay olarak kullanılmıştır.
Sonuç olarak lise giriş sınavlarında okul puanlarının
hesaplanmamasında pay hepimizin. Hepimiz birlikte başardık bunu. Nasıl mı başardık? İşi ve inisiyatifi öğretmene bırakmayarak. Öğrencisi, velisi, yöneticisi öğrencinin aldığı 90 puana bile razı olmadık. Hemen öğretmeni sıkı bir markaja aldık. " Aman hocam! Özel okullar, tüm öğrencilerine yüz puan verirken sizin verdiğiniz bu puanla bu çocuk fen liselerine nasıl girecek? Sanki notu cebinizden mi veriyorsunuz? Fazla verip çocuğu moral-motive edeceğinize düşük puan vererek öğrenciyi demoralize ediyorsunuz. Bu sistemde virgülden sonraki küsuratların bir etkisi büyük. Binlerce kişiyi geride bırakabiliyor, öne geçebiliyorsunuz. Siz okul ve öğrencinizin başarılı olmasını istemiyor musunuz yoksa? Bir defa sizin 90 puan verdiğiniz çocuk, etüt merkezinde tüm soruları ful çekiyor. İnsaf ya!..." demek suretiyle mahalle baskısı yapmaya başladı. Öğrencisi durumuna razı olmadı, veli çocuğunun durumunu kabullenmedi, okul yönetimi ve milli eğitim yetkilileri bol bol not verin dedi. Baktı ki olmayacak...öğretmen kesenin ağzını açtı. Herkes iyi olurken niçin ben öğrenci, veli ve yöneticilerin gözünde kötü olacağım dedi. Çocuğun notunu en yüksek düşürmek için ne yapılması gerekiyorsa yaptı. Sonuç, bir sınıfta takdir almayan öğrenci kalmadı neredeyse. En kötüsü teşekkür aldı. Okullar başarıya doydu. Bakanlık da yaptığı merkezi sınavla bundan geri kalmadı. Sınav sistemini kolaylaştırdıkça kolaylaştırdı.17 bin birinci çıkararak başarısını taçlandırdı.
Hasılı; bu bakış açısıyla öğrenci, öğretmen, veli ve üst yetkililer denizi bitirdiği gibi kumu da bitirdi. Sistem tıkandı. Sonunda Bakanlık, kendi sınav sistemini lağvetti. Öğretmenin verdiği puanları da es geçti. Şimdi ne not isteyen var, ne de notu hesaba katan. Öğretmen kendi notuyla kala kaldı. Kimsenin onun verdiği notta gözü yok artık. Tabir yerindeyse kendisi gibi notu da etkisiz eleman oldu. Aslında bu durumda olması gereken, okullarda sınavların da kaldırılması. Böylece öğretmen ne soru hazırlar, ne fotokopi çeker, ne sınav yapar, ne kağıt okumaya çalışır, ne de kağıt israfı olur. Ekonomiye katkısı da olur bu yöntemin. Öğretmen dersini anlatır, geri kalan zamanda öğrencinin etüt merkezinde yanlış yaptığı soruları çözer. Böylece öğrenci konuyu daha iyi kavramış olur. Bazı derslerinde öğrencileri test çözmesi için serbest bırakarak etüt yaptırır. Öğrenci de etüt merkezinin şu kadar soru çözeceksin ödevini derste çözmüş olur. Öğretmenin okullardaki misyonu etüt hocalığı olur. Böylece hayatın hiçbir alanında işe yaramayan notlar da böylece kalkmış olur. Yine bu sistemde devlet karne çıkarmak zorunda kalmaz, okullar karne çıkaracağım daha telaşına kapılmaz. Nasılsa okullarda kalma da yok. Ana sınıfından başlayan çocuk hiç kalmadan Prof olabiliyor bu ülkede.
Bu sistem işlemez mi? Pekâlâ işler. Yeter ki çözüm merkezli düşünelim biraz. Hala eski alışkanlığı olarak öğretmen, öğrenciyi notla değerlendirmeye kalkarsa öğrenci ve veli, "Notunun değeri kadar konuş öğretmenim" diyerek eğitim ve öğretim görmeye devam eder. 23.12.2017 Ramazan Yüce
Hasılı; bu bakış açısıyla öğrenci, öğretmen, veli ve üst yetkililer denizi bitirdiği gibi kumu da bitirdi. Sistem tıkandı. Sonunda Bakanlık, kendi sınav sistemini lağvetti. Öğretmenin verdiği puanları da es geçti. Şimdi ne not isteyen var, ne de notu hesaba katan. Öğretmen kendi notuyla kala kaldı. Kimsenin onun verdiği notta gözü yok artık. Tabir yerindeyse kendisi gibi notu da etkisiz eleman oldu. Aslında bu durumda olması gereken, okullarda sınavların da kaldırılması. Böylece öğretmen ne soru hazırlar, ne fotokopi çeker, ne sınav yapar, ne kağıt okumaya çalışır, ne de kağıt israfı olur. Ekonomiye katkısı da olur bu yöntemin. Öğretmen dersini anlatır, geri kalan zamanda öğrencinin etüt merkezinde yanlış yaptığı soruları çözer. Böylece öğrenci konuyu daha iyi kavramış olur. Bazı derslerinde öğrencileri test çözmesi için serbest bırakarak etüt yaptırır. Öğrenci de etüt merkezinin şu kadar soru çözeceksin ödevini derste çözmüş olur. Öğretmenin okullardaki misyonu etüt hocalığı olur. Böylece hayatın hiçbir alanında işe yaramayan notlar da böylece kalkmış olur. Yine bu sistemde devlet karne çıkarmak zorunda kalmaz, okullar karne çıkaracağım daha telaşına kapılmaz. Nasılsa okullarda kalma da yok. Ana sınıfından başlayan çocuk hiç kalmadan Prof olabiliyor bu ülkede.
Bu sistem işlemez mi? Pekâlâ işler. Yeter ki çözüm merkezli düşünelim biraz. Hala eski alışkanlığı olarak öğretmen, öğrenciyi notla değerlendirmeye kalkarsa öğrenci ve veli, "Notunun değeri kadar konuş öğretmenim" diyerek eğitim ve öğretim görmeye devam eder. 23.12.2017 Ramazan Yüce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder