Fırsat buldukça toplumsal yara ve dertlere değinmeye
çalışıyorum yazılarımda. 17.11.2017 günü "Okul kantincilerinin feryadını
duyacak yok mu" başlıklı bir yazı kaleme alarak kantincilerin birkaç
yıldır devam eden sorunlarına eğilmeye çalıştım.
Sektörün iç işleyişini bilmiyorum ama basından izlediğim ve
birkaç tanıdık kantinciden edindiğim intibam dolayısıyla sorunu masaya yatırdım
ve yetkililerden çözüm istedim. Yazdığım yazımı da birkaç kantinciyle
paylaştım. Yazı hoşa gitmiş olmalı ki Türkiye çapında faaliyette bulunan hemen
hemen tüm kantin dernekleri yazımı sosyal medya aracılığıyla paylaştı. Olumlu
dönütler aldım. Sektör, dertli mi dertli imiş bu konuda. İnşallah sorunları
çözüme kavuşur.
Yazımın kısa zamanda paylaşım rekorları kırması hoşuma
gitmedi değil. Kısa zamanda tüm derneklerin yazıdan haberdar olması, aralarında
sıkı bir ilişki olduğunu da gösterdi. Bu demektir ki hızlı ve müthiş bir
organizasyona sahipler. Bu açıdan Türkiye'de faaliyette bulunan
kantincileri de tebrik etmek istiyorum burada.
Çoğu dernek başkanı usulüne uygun olarak adresimi vererek
paylaşımda bulunmuş. Kendilerine buradan teşekkür ediyorum. Fakat Kocaeli
Kantinciler Derneği Kurucu Başkanı Sayın Alican KAZGAN, 17/11/2017 gecesi
kaleme aldığım “Okul Kantincilerinin Feryadını Duyacak Yok mu?” başlıklı https://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2017/11/okul-kantincilerinin-feryadn-duyacak.html blogumdaki
yazımı tamamen kendisine mal ederek 19/11/2017 günü “http://www.batiyakasihaber.com//haber/1335/okul-kantincilerinin-feryadini-duyacak-yok-mu.html ve http://www.bizimgazete.com.tr/haber/guncel_1/-okul-kantincilerinin-feryadini-duyacak-yok-mu/19931.html internet
gazetelerinde yayımlatmıştır. Aynı yazım 20/11/2017 günü gazetemiz Anadolu’da
Bugün gazetesinde de (http://www.anadoludabugun.com.tr/yazi/okul-kantincilerinin-feryadini-duyacak-yok-mu-2875)
yayımlanmıştır. İlgili haber sitelerine ve Kocaeli Kantinciler Derneği web
sayfasına yaptığının doğru olmadığını ifade eden e-postalar gönderdim. Hâlihazırda
ne dernek başkanından ne de ilgili sitelerden bir dönüş olmadı. Üzülmedim
değil. Çünkü yapılan, emeğiyle geçinen kişilere sığmaz.
İki yıl önce yazmaya başladığım amatör yazı hayatıma adım
atarken “Neyi dert edinirsem onu yazacağım” demiştim. Yazmış olduğum 1400’ün
üzerindeki yazımda hemen hemen her konuya değindim. Bu yazımda da kantincilerin
derdine ortak olmayı amaç edinmiştim. Maksat da hasıl oldu. Önemli olan da bu
idi zaten. Yazdığım yazının ilgi ve alaka görmesi bizi memnun etmekle beraber
etik olanın yazının altında adıma da yer verilmesiydi. Ama maalesef olmadı.
Acaba kendi ürünleriymiş gibi yazıyı kendilerine mal etmek ve iç etmek nasıl
bir duygu? Anlamadım gitti. Adıma veya bloguma yer verselerdi, kıyamet
kopmazdı. Buna ne denir? Söylemek istemiyorum. Ha dışarıdan başkasına ait olan
bir şeyi araklayıp kendine mal etmişsin, ha başkasına ait olan bir yazıyı kendi
ürününmüş gibi piyasaya sürmüşsün. Ne farkı var bunun? Üstelik herhangi maddi
bir şeyi çalan mecbur kalıp almıştır denebilir, bilginin alınmasına ne denmeli?
Hiç gereği yoktu bunun.
Yazdığım yazılarımdan para kazanan ve alan bir kimse
değilim. Zevkle değiniyorum bu konulara. Dert edindiğim konularla ilgili
birilerine şirin görünme, birilerinden kaçınma gibi bir meseleyi hiç dert
edinmedim. Yeter ki bir konuyu dert edineyim. İlgili sitelere yazmama rağmen
dönüş yapmamaları ve sayın başkanın yazımı kendisine mal etmesinden dolayı zatı
şahanelerine üzüntülerimi ifade etmek isterim. Yazım onların olsun, hayırlı
olsun, güle güle kullansınlar! 20/11/2017 Ramazan YÜCE
* 22/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 22/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder