Daha önce 'Kovboy İş Başında' diye bir yazı kaleme almış,
ABD'nin ABD yapımı filmlerde başrolü oynayan sığır çobanlarının filmdeki rolüne
dikkat çekmiştim. Kovboy filmlerinin şimdi cazibesi kalmasa da, artık
başrollerde bir sığır çobanı olmasa da günümüz ABD yönetiminin; kovboyların
rolünü üstlendiğini, üstelik ABD dışına çıkarak haddini bilmeyen devletlere had
bildirdiğini, racon kestiğini işlemeye çalışmıştım. Bugün de bunun üzerine
birkaç kelam edelim istiyorum.
ABD, içimizdeki beslemeleri sayesinde bizi hizaya getirmeyi
denedi önce. Baktı ki besledikleri işi, ağız ve yüzlerine bulaştırdı. Kendisi
bizzat taşın altına elini koydu. Çünkü batıyor kendisi. Bir kurtuluş yolu
arıyor. Yine dünyanın lideri kalabilmek, ekonomik yönden krizden kurtulmak için
hırsızlıksa hırsızlık, katillikse katillik, cinayetse cinayet, katliamsa
katliam, yargılamaksa yargılamak, terörse terör, savaşsa savaş... her yolu
deniyor. Kâh devletlerin parasına el koyuyor, kâh bir ülkeyi terör suçlusu ilan
ediyor, kâh bir devlete ekonomik ambargo uyguluyor, kâh kriz çıkarıyor, kâh bir
ülkenin prenslerini sorgulayıp servetlerine el koyuyor... Neler yapıyor neler!
Kendi yunmuş yıkanmış ak kaşık. Dünyayı adam edeceğim, dünyayı düzene koyacağım
diye uğraşıyor. Böyle iyilik meleği kendi başına olur inşallah!
Şimdi sırada emrine girmeyen, söz dinlemeyen, masada ben de
olacağım, inisiyatif alacağım uğraşı veren Türkiye'yi ekonomik yönden
çökertmeye çalışıyor. Buzdolabına koyduğu Rıza Sarraf olayını yeniden gündemine
aldı. Önce Rıza Sarraf'ı ve Halkbank Genel Müdür yardımcısını bir vesileyle
ABD'ye bir el vasıtasıyla getirterek tutukladı. Yargılama başladı. Sanık olan
Rıza Sarraf'ı tanık yaptı. Şimdi bizim Halkbank müdür yardımcısını yargılıyor
jüri karşısında. Burada bir de gelişme var, hakkını yemeyelim. Kovboy
filmlerinde yargılama işini hem hakim, hem, polis, hem de savcı rolünü üstlenen
bir tek şerif yapardı.
Bu işleri yapan ABD olunca '...her şeyi yapar' sözü tam
oturur. Zira kendisine ne haltlar karıştırıyorsun diyen yok. Çünkü güçlü olmak
haklı olmak demektir bugünkü düzende. Zaten üst daima haklıdır, bilhassa haksız
olduğu anlarda. Son yüzyılımıza damga vuran, tarihe kara leke olarak not
düşülecek olan bu asrın firavununun sonu inşallah tarihteki Nemrut'un,
Firavunun sonunu aratmayacaktır. Rabbim, ben ölmeden gösterir bu zalimin
düşüşünü inşallah!
ABD'ye kızalım kızmaya. Ama kendimize daha fazla kızalım.
Kiminle iş yaptığımızı bir sorgulayalım. Bu Rıza Sarraf denilen adam ne güven
verdi de bununla iş yapıldı? Niçin bizi yarı yolda bırakmayacak, gerekirse bu
uğurda kellesini verecek, Nuh deyip peygamber demeyecek, ser verip sır
vermeyecek adam gibi bir adam seçilmedi de bukalemun gibi güce tapan, hapishane
ortamını görünce cinnet geçiren, bizi satan bir adam seçildi? Bizim yetkililer
insan sarrafı değil mi yoksa? Bu konuda da mı yanıldılar? Devlet dediğimiz
aygıt böyle mi yönetilir? Sizin devlet yönetiminiz yolda bulduğunuz her
sakallıyla devlet sırrı olan işleri yapmak şeklinde mi? Adam gibi arasaydınız
bu ülkede kellesini verecek, ABD hapishanelerinde çürüyüp gidecek nice Rızalar
bulabilirdiniz. Bence bu olayın sonu ne olursa olsun, yeniden bir ekonomik
krizle karşılaşırsak karşılaşalım, biz buna göğüs gereriz. Ama yetkililer de
kendilerini bir hesaba çekmeliler, biz nerede hata ve yanlış yaptık diye. Ben
söyleyeyim siz daha kendinizi hesaba çekmeden. Zira dost acı söyler ama yüze
söyler. Siz düşmanınızın adamlarıyla iş yapmışsınız. Sadece bu bile sizin ne
kadar acemi ve saf olduğunuzu gösterir. Demek ki her sakallıya amca
denmeyecekmiş.
Bence oturun, kendinizi hesaba çekin, karanlığa kızıp
bağırmayı bırakın. Bu işi niçin, ne maksatla yaptığınızı bu halka anlatın.
Unutmayın ki bu halk öz eleştiri yapan kim olursa aman verir ve kredisini devam
ettirir. 28.11.2017 Ramazan YÜCE
* 04/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 04/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder