Ana içeriğe atla

Araç Trafiğinin Kadınlarla İmtihanı

Eskiden herhangi bir kurumda kadın çalışan bulmak zordu. Ara ki bulasın. Şimdilerde arttığı gibi erkekleri de solladı geçti. Araç trafiğinde binde bir kadın sürücü görülürdü, şimdilerde neredeyse erkeklerin oranına yaklaştı. Nasıl ki kadın her yerde ise trafikte de var. Sayıları her geçen gün iyice artmaktadır.

Yolların hakimi erkekler olduğu dönemlerde trafiğimiz felçti, kaba kuvvetin her biri vardı dense yeridir. Hatta çoğu araçların şoför mahallinde ne olur, ne olmaz denilerek balta veya kürek sapı bulunduranlar bile var. Korna sesinin alası dersen var zaten. Kullana kullana her korna sesine ayrı bir anlam yüklemişiz bile. Bazı kornalar centilmenliği ifade ederken, bazıları küfrü ifade bile ediyor. Seyir halindeyken sadece el ve ayaklar çalışmaz, yeri geldiği zaman kol, ağız, jest ve mimikler olmak üzere tüm vücut hareket halinde olabiliyor. Bir gerginlik bir gerginlik. 

Kadınların alana girmesiyle birlikte trafiğimiz, Arap saçına döndü dense mübalağa etmiş olmayız. Önceleri korka korka araca binip kenardan, köşeden yavaş yavaş giden kadınlar, erkeklerin sürüşünü gördükçe iyice  erkeklere benzer oldular. Tabii atalarımız boşuna söylememişler, üzüm üzüme baka baka kararır diye. Çoğu yine nezaket ve kibarlığını bozmayacak şekilde trafikte seyrederken bazıları şıp demiş erkeğin burnundan düşmüş  sanki. 

Geçen gün yürüyerek bir yere gidiyorum. Tali yoldan bir bayan sürücü çıktı ana yola. Soluna baktı, gelmekte olan aracı gördü, araç da ona çıkma ben geliyorum diyerek korna çaldı. Kadın dinlemedi önüne kırmasıyla birlikte sürmeye başladı. Bunu gören erkek durur mu? Ardından korna çaldı, ne yapıyorsun dercesine. Kadın bir taraftan sürerken elini camdan çıkararak 'Ne oluyor, acelen ne, tamam, gördük, çatladın mı' der gibi elini salladı erkeğe. Sonra biri önden, diğeri arkasından kaybolup gittiler. Atışmaları ileride devam etti mi bilmiyorum. Ama gördüğüm kadarıyla kadın hem suçlu, hem de güçlü. Normalde bu tavır erkeklerin tavrı idi. Çünkü çoğu erkek hatalı da olsa asla kendisine laf söylettirmez. Kadın giyinimli erkek! Ne olacak dedim içimden. 

Kadınların trafik kurallarına aykırı da olsa diğer alanlarda olduğu gibi hep öncelikleri var. Bunu erkekler de biliyor, kadınlar da. Buna alıştık alışmaya. Burada garibime giden kadının elini  sallaması. Pek görmedim, hiç de alışık değilim. Kadınların inceliğine de hiç yakıştıramadım. Umarım böyle davrananların sayısı çok değildir, bireyseldir.

Bir defasında da çarşıya gitmek için bir bayanın arabasına bindim. Tali yoldan çıkarken hiç beklemeden akan trafiğin içine sürdü arabasını. Dur hocahanım, ne yapıyorsun, tali yoldan çıkıyoruz,  gelen araç var, dedimse de beni dinlemedi. Üstelik bana "Ben trafik kurallarını iyi bilirim, sinyalimi verdim mi yol benimdir, geçerim, bugüne kadar da başıma hiç kaza gelmedi" diyerek akıl verdi. Trafik kurallarını tam bilmemenin mahcubiyetini duymadım da değil hani.

Kadınların araba sürmeye başlaması, trafiğe çıkması en çok babalarının ve eşlerinin işine geldi. Çünkü bir de onları işe veya gezmeye giderken götürüp getirme derdi vardı erkeklerin. Şimdi kadın arabasına bindiği gibi kimseye yük olmadan gideceği yere gidebiliyor. Taki kaza yapıncaya kadar. Kaza yapınca ya babası, ya eşi gelir hemen. Gerçi kadınlar için onlar kaza yapmaz, sadece kazaya sebebiyet verir denir. Her biri için söylenmese de bazıları bu tanıma tıpatıp uyuyor. Bu tiplerin araba sürüşünden sürücünün bayan olduğunu ardından takip edenlerin çoğu bilir. 

Biz onlarla elmanın yarısıyız. Elmanın yarısı iyi olur da diğer yarısı kötü olur mu? Olmaz elbet. Ne yapalım bütün derdimiz bu olsun. 16/11/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde