Evren yasalarından
biyolojik yasa gereğince Allah, vücudumuzda 'Bağışıklık sistemini de
yaratmıştır. Bildiğiniz gibi "Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki
hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan, patojenleri ve tümör
hücrelerini tanıyıp onları yok eden, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden
koruyan karmaşık bir sistemdir." Gördüğünüz gibi bize mükemmel bir vücut
veren Allah, vücudu kendi haline bırakmamış, aynı zamanda vücudumuzu
hastalıklara karşı koruyacak bir mekanizmayı da var etmiştir.
Pekiyi bağışıklık
sistemi olmasına rağmen bu kadar hastalık nedir diye bir soru aklımıza
gelebilir. Vücut yapımız hastalıklara karşı dayanıklıdır, zayıf düşünceye kadar
korumasını devam ettirir bağışıklık sistemimiz. Sağlıktan anlamam, zira hekim
değilim. Bu konudaki görüşlerim tamamen kişisel görüşlerimdir.
Geçen hafta haberleri
izlerken bir haber dikkatimi çekti. Türkiye antibiyotik kullanımında dünyada
birinci sıradaymış. Şükürler olsun! Her alanda gerilerdeyiz ama habere göre ilk
sıradayız. Her 10 reçetenin 3 tanesinde antibiyotik tipi ilaçlar yazılıyormuş.
Antibiyotik ilaçlar niçin verilir? Bakterilerin neden olduğu hastalıkları
iyileştirmek için. Olur-olmaz kullanılan antibiyotiklerin 2050 yılında küresel
tehlike haline geleceği, kanserden ölenlerin sayısından fazla olacağı
belirtiliyor. Yani kanserden ölenlerin sayısı 8 milyonda kalırken antibiyotik
direncinden dolayı ölenler 10 milyonu bulacakmış. Çünkü gerekli-gereksiz
kullanılan antibiyotikler, antibiyotik direnci meydana getiriyor. Vücut
antibiyotiği ala ala ileride önemli hastalıklarda kullanılacak antibiyotiklerin
fayda vermeyeceğini, vücudun kabul etmeyeceğini anlayabiliriz.
Bu ülkede bilinen çok
basit hastalıklarda doktora gidildiği, reçetesiz dönülmediği herkesin
malumudur. Eskilerin tabiriyle peynir-ekmek gibi hap kullanıyoruz. Çoğumuzun
evinde ecza dolabı var. Başım ağrıyor hap, karnım ağrıyor, hap. Midem ekşime
yapıyor, hap. Öksürüyorum, hap. Hapşırıyorum, hap. Neredeyse hap kolik olduk.
Bilinçsiz bir şekilde hap tüketiyoruz. İşin garibi kullandığımız hapların prospektüsünü üşenmeyip
okuduğumuzda yazılan yan etkilerini görünce “Bu ilacı çıkaranın amacı beni
tedavi etmekten ziyade öldürmek” aklımıza ne gelir. Ölümü gösterip sıtmaya razı
etmek gibi bir şey bu. Ya da bir yerini iyileştirmeyi amaçlarken vücudun diğer
taraflarında başka hastalıklara davetiye çıkarıyor. Öldürse daha iyi. Çünkü
öldürse bir daha ilaç satamayacak bana. Amacı süründürmek ve ilaca bağlı
kılmak. Böyle yazarken “hiç ilaç kullanılmasın, ilaçtan uzak durun, doktora
gitmeyin, ilaçlar faydasız…” iddiasında bulunmuyorum. İdeali hiç hastalanmamak,
hiç ilaç kullanmamaktır. Bu mümkün olmadığına göre yaratılışımızda vücudumuzu
hastalıklara karşı koruma görevi olarak bahşedilen bağışıklık sistemini yok
etmemek için hastalandığımızda bilinçli ilaç kullanmamızda fayda vardır. Zira
başta antibiyotikler olmak üzere bilinçsiz bir şekilde kullanılan ilaçlar
vücudun bağışıklık sistemini yok ediyor. Çünkü bugünkü ilaçların hemen hemen
hepsi fabrikasyon ve kimyasal üründür. Çoğu ilaçların hastalığımıza deva
olmasından ziyade sanki zehir görevi var gibi geliyor bana. Kemoterapi
tedavisinde kullanılan ilaçları isterseniz gözünüzün önüne bir getirin, ne
demek istediğim daha iyi anlaşılır. Birilerinin bizi diri tutmaktan ziyade
süründürme gibi bir görevi misyon edindikleri aklıma geliyor. Dünyada nasıl ki
ileri ülkeler yaptıkları silahları satmak için dünyanın değişik ülkelerinde
sürekli huzursuzluk çıkararak devletleri silah almaya sevk ediyorsa, ilaç
sektörü de insanımızı sürekli ilaç kullanacak şekilde hasta ediyor diye düşünüyorum.
Bazılarının anasını boyayıp babasına yeniden sattığını aklımıza getirirsek paraya
doymak bilmeyen insanların bunu yapmamaları için hiçbir sebep yok. Çünkü bugünkü
birçok insanın dini, imanı paradır. Kazanmak için her yolu dener. Hele
ihtiyarlayınca rapora bağlı ilaçları torba torba ihtiyarların önünde görünce bu
ilaçlar mı bunları ayakta tutuyor, yoksa bu ilaçlara rağmen bu ihtiyarlar hala
ayakta mı kalıyor diye aklıma geliyor. Antibiyotikler ve ilaçlar hakkındaki
görüşüme ister katılın, ister katılmayın. Bana kızmayan bir doktorlar, bir de
eczacılar kalmıştı. Onlar da bana kızarak sayı tamamlanmış olur. Bu konudaki
acizane görüşüm, mümkün olduğu kadar ilaçlardan uzak duralım, zorunlu olmadıkça
ilaç kullanmayalım. Hele bilinçsiz ilacın yanına hiç uğramayalım. Hatta ilaca
selam vermeyelim, o bize selam verse de selamını almayalım.
Sağlığımız açısından durum bu iken maddi boyutu
itibariyle de aldığımız ilaçlar devletin bütçesinde kara delikler açmaya devam
edecektir. Sağlık alanındaki harcamalar bu şekilde artarak devam ederse ileride
devlet hasta katkı payını, ilaçlardan aldığı yüzdeyi daha da artırma yoluna
gidebilir.
Allah hepimize sağlık versin, dermansız dert
vermesin. Allah’ın verdiği bağışıklık sistemini bozmamayı ve bilinçsiz ilaç
kullanımından uzak durmayı nasip etsin hepimize. 17/10/2017
* 23/10/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 23/10/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder