16 Ekim 2017 Pazartesi

Kariyer mi, mutluluk mu?

Hiç bitmeyen ve çözülemeyen sorunlarımızdan biridir eğitim ve öğretim. Kim çözmeye kalkarsa elinde kalır, iyice kördüğüm yapar. Cadı kazanı gibidir. İçine giren ne kadar emek sarf ederse etsin, terlemekten öte bir şey yapamaz. Dünyada başarılı olmuş en iyi sistemi getirsek de çare olmaz bize. Çünkü hiçbir sistem bizi memnun etmez. Zira bu ülkede eğitim ve öğretimden anlaşılan iyi bir kariyer yapmaktır. İşin garibi kariyer yapan da mutlu değil, yapmayan da. Eğitim ve öğretimin bize çare olmasını istiyorsak önce beklentilerimizi törpülemek zorundayız.

Anne-babaların, eğitimcilerin ve toplumun eğitim ve öğretimden beklediği sınava odaklı başarıdır. Bu yüzden var gücümüzle çocuğunuzun/öğrencimizin sınavlarda başarılı olmasını, emsallerine fark atmasını ve Türkiye derecesi yapmasını beklemektir. Bunun için okul derslerinin yanında her türlü ilave ders aldırma yoluna gidiyoruz. Sosyal hayattan çocuğu koparıyoruz, varsa-yoksa ders diyoruz. Her türlü imkanı sunduğumuz çocuğumuz için tabir yerindeyse saçımızı süpürge ediyoruz. Bu esnada ders çalışmanın dışında çocuğumuza hiçbir sorumluluk vermiyoruz. Bu durum ve bakış açısı şu ya da bu şekilde hepimizde var. Tüm yaptığımız çocuğumuzu hayattan kopararak kariyer yapmasını sağlamaktır. Beklenti bu şekilde. Hiçbirimiz çocuklarımızı hayata hazırlamıyoruz, mutlu olmanın yollarını öğretmiyoruz, azla yetinmeyi, aza kanaat etmeyi göstermiyoruz. Hayatın acı yönleri ile karşılaştırarak pişmesini istemiyoruz. Halbuki tabiatta her şey zıddıyla kaimdir. Acı olmadan, acıyı tanımadan tatlıyı bilemeyiz.

Eğitim ve öğretim boyunca hep başarılı olan insanların çoğunun mutlu olmadıkları bilinmektedir. Nasıl ki para tek başına mutluluk getirmezse, tek başına kariyer de insana mutluluk getirmiyor. Araştırma şirketi Gallup'un araştırmasına göre bu ülke insanı mutsuzlukta dünyanın üçüncü ülkesi imiş. İşte hali pürmelalimiz bu. Varın gerisini siz düşünün. Fazla bir şey söylemeden kariyer yapmış, mesleğinin zirvesine çıkmış birisinin anlattıklarını değerli eğitimci Selçuk Karaman'ın kaleminden okuyalım:

"Hep başarı odaklı idim. Bu durum beni her zaman hırslandırıyordu. Daima ilk sıralarda olmak, arkadaşların bana gıpta ile bakması, kızların benimle daha çok konuşmak istemesi hoşuma gidiyordu ve bu yüzden günde 5-6 saat uyuyor geri kalan zamanımda hep ders çalışıyordum.

Sonunda ÖYS'de (geçen yıl ki adıyla LYS) Türkiye'de ilk 500'e girip Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım, bitirdim ve Amerika'da uzmanlığımı pekiştirerek ülkeme döndüm.

Artık hedeflediğim tüm başarılara ulaşmıştım. Kariyer vardı, şöhret vardı, istemediğim kadar param vardı ama bir şeyim eksikti, mutlu değildim.

İçimdeki boşluğu ders, hırs, para, başarı ve şöhretle doldurmuş, mutluluğa yer kalmamıştı. O da istenmediği yerde durmamış  koyup gitmişti

Şu anki aklım olsa idi zamanımı mutluluğa ayırır geri kalan zamanımda ders çalışır, hangi meslek nasipse onu olurdum.

Ailem, öğretmenlerim bana başarıyı öğretmiş ama mutlu olmayı  öğretmeyi unutmuşlardı.

Parası, ünü, şöhreti  ve başarısı olan bir hekim, asgari ücretli ve 5 çocuklu mutlu bir aileye özenir mi?

Özeniyor işte hem de derinden iç çekerek..." 16.10.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Panjurun Avantaj ve Dezavantajları

Evinizin pencerelerinde panjur varsa yaşadınız demektir. Çünkü yağmur yağışta pencereler batmayacak, güneşte evi yakmayacak, soğuk havalarda...