Ana içeriğe atla

Sorumlu öğrencinin böylesi

10 Nisan 2017 günü tüm yedinci sınıflara ortak sınav yaptım. Bir iki gün içerisinde sınav kağıtlarını okudum, sisteme notlarını girdim. Sınava giremeyen öğrencilerin numaralarını ayrı bir kağıda not ettim. Sınava giremeyen öğrencilere haber göndererek 7/B sınıfına gelmelerini söyledim. gelen öğrencilere işaret koydum. Ders işlerken bu sınava giremeyen öğrenciler de bir taraftan sınav oldular. Akşamında bu notları da girerek giremeyen öğrenciler için yeni bir liste oluşturdum. Halen üç öğrenci sınava girmemişti. Birkaç defa sınıflarına haber gönderdim, aradığım öğrenciler yoktu. 

Sınavı yaptıktan bir ay sonra dersine girdiğim bir öğrenci yanıma geldi, "Öğretmenim ben sınava girmedim, beni sınav yapabilir misin?" diye. Kendi kendime, "Sınava girmeyen öğrenciler arasında bu öğrenci yok ama neyse...demek ki yaşlanıyorum, bu öğrenci gözümden kaçmış olmalı" dedim. Ön sırayı boşaltarak eline sınav kağıdını verdim. Zil ile birlikte öğrencinin verdiği kağıdı okudum 27 aldı. teneffüste de öğrencinin rehber öğretmeni yanıma gelerek "Hocam, öğrenci size söyleyememiş, sınava girememiş, çoğu zaman okula gelmiyor, sınav yapabilir misin" dedi. Hocam az önce yaptım, sorun yok dedim. 

Akşam e-okul sistemine notu girmek için oturdum.  Not vereceğim sütunda öğrenciye ait 70 puan yazılıydı. Bir an için acaba ben bu öğrenciye sınav olmadan puan mı yazdım, eğer öyleyse ülke yeni bir öğretmen faciasıyla karşı karşıya... artık emeklilik dilekçemi vermemin zamanı gelmiş de geçiyor, dedim. Düşündüm, taşındım...bu öğrencinin zamanında sınava giremeyen diğer öğrenciler gibi 7/B sınıfında sonradan sınava girdiğini tespit ettim. Ertesi günü öğrenciyi yanıma çağırdım. ""yavrum, girdiğin bir sınava tekrar niye girdin? Ben seni 7/B sınıfında sonradan sınav yapmamış mıydım?" dedim. Öğrenci, "Öğretmenim benim 7/B sınıfında sonradan girdiğim sınav birinci dönem birinci sınav idi. Şimdi biz ikinci dönem birinci sınavını olduk" dedi. "be çocuğum! Sen ilk dönem ilk sınava da gelmedin, yine 7/B sınıfında yapmıştım. Sen bu sınava girmişsin. Sonra ilk girdiğin sınavda aynı sorulardan 70 alırken yine aynı sorulardan bir ay sonra 27 almak da neyin nesi?" dedim. Öğrenci, "Girmiş miyim" diyerek hayretini ifade etti. Ardından "Ben 70'in altında puan aldığım için koyduğunuz kural gereği fotokopi kağıdı parasını vermiştim, dedi. "Sen 70 almışsın, git paranı geri al" dedim, yürüdüm.

Gördüğün değil mi sorumlu öğrencimi. Sorumluluğu o kadar fazla ki girdiği bir sınava bir daha giriyor, bir daha giriyor. Be yavrum! aynı soruları görünce de mi "Ben bu soruları daha önce yapmıştım" demedin? Ne diyeyim ben sana. Daha bu yaşta...Sorsan dün akşam ne yediğini, öyle zannediyorum, onu da hatırlamayacak. 

Sorumlu öğrencimin sayısı bu kadarla da sınırlı değil. Sınıfın birinde sınav kağıtlarını okudum, yanlışlarını görmeleri için yazılı kağıdını tek tek dağıttım. Biri geldi yanıma, "Öğretmenim, kağıtta 79 yazılı. Siz e-okula 69 şeklinde yanlış girmişsiniz" dedi. Hemen notlarımın arasına aldım, düzeltilmesi için. Ardında öğrencilere genel bir duyuru yaptım. "Çocuklar! 403 tane kağıdı okuyarak sisteme girdim. Gözden kaçıp yanlış yazmış olabilirim," dedim.  Akşam öğrencinin notunu düzeltmek için bilgisayarın başına oturdum. Öğrencinin puanı 79 idi. yani kağıtta yazılı olan notu ile aynı idi. Değiştirmemi gerektiren bir durum yoktu. Ertesi hafta dersine girdiğimde öğrenciye, "Yavrum, nasıl baktın da 69 gördün. Sen kendi bölümündeki notu bile yanlış görüyorsun" dedim. Öğrenci, "Ama ben 69 gördüm" diye manidar bir şekilde baktı. Halbuki ne akdar da sevinmişti, öğretmenin bir hatasını buldum diye.

İşte size bir sorumlu öğrenci daha. Çok beğendi iseniz size gönderebilirim bu iki öğrenciyi. 13/05/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde