Ana içeriğe atla

"Kıçı kırık"

79 yılından beri tanırım onu. Kendisini hem alanında hem de alanı dışında yetiştirmiş biridir. İlgi alanına girmediği konu yok. Gidip görmediği yer yok. Yerinde durmaz, dursa da susmaz. Yüksek sesle konuşur, her konuda bilgisi var, tanımadığı insan yok. Dini bilgisinin yanında aynı zamanda iyi bir hatiptir.

Din alanında lisans mezunu olmakla beraber aktüalite, siyaset, yönetim, sosyal olaylar, spor, teşkilâtçılık vb. her tarakta bezi var. Tartışmayı sever. Tartışmalarda susturamadığı adam yoktur. Karşısındaki dişli biri de olsa yenildiği vaki değildir. En aciz kaldığı durumlarda sesi imdadına yetişir. Tartışmasını dinleyen az sonra kavga edecek sanır. Bedenen güçlü olmasına rağmen kavgada yer almaz. Ama muhatabını konuşmasıyla mat eder, rakibini dövmekten beter yapar. Tek istisnası var, lisede lavaboda birinden dayak yemiştir. Bu da, dövenin cehaleti tabii. Dua etsin o kişi. Kavga wc'de olmuş. Zira bizim değerlerimizde wc'de konuşmak yoktur. Yoksa bağırış, çağırışıyla okulu oraya yığar, kıyameti koparırdı. Dayak atan vurduğuna vuracağına pişman olurdu.

O kişiyle dün akşam yine beraberdim. Nice zamandır agresifliğine şahit olmamıştım. Kaç kişi zaptedemedik. Kah öne doğru yürüyor, kah görevlilere işaret ediyor, kah sağa-sola cevap veriyor, herkese homurdanıyor. Ağzından sık sık "İki tane kıçı kırık için bu kadar millet mağdur" sözü çıkıyordu. Kıçı kırık sözünü çok duydum ama onun ağzından pek duymamıştım. Anlamaya çalıştım bunun derdi ne diye. Tüm derdi bu akşam TV'de "Payitaht" isimli Abdülhamit'i anlatan bir dizi varmış, kendisini onu izlemek için  hazırlamış. Öndeki kıçı kırık dediği iki kişi ondan önce davranarak TV'den GS-Osmanlıspor Super lig maçını izlemeye başlamışlar. Kimse zaptedemedi onu sinirinden. İlk yarının sonuna doğru maçın sesini veren hoparlöre sabotaj yaptı onun bir arkadaşı, içimizdeki en masum görüneni...Ya sesten ya da görevlilerin o "iki kıçı kırığa" başka bir alternatif sunması sonucu adamlar kalktı gitti. Meydan bizimkine kaldı. Onun istediği kanal açıldı. Mutluluğuna diyecek yoktu.  Bir defa daha zafer kazanmış bir komutan edasıyla dizisini izledi.

O dizisini izlerken ben de filmi izler gibi yaptım. Sanal medyadan yazılar okudum. Biz izlemesek de olur. Önemli olan onun mutluluğu idi. O mutlu oldukça ondan daha fazla biz mutlu olduk.

Sabahleyin şu kıçı kırık kelimesinin anlamına bakayım dedim, "önemsiz, değersiz" anlamına geliyormuş. Bizim ki dizisine kavuşurken ben de zaman zaman duyduğum, anlamının kötü bir şey olduğunu sandığım kıçı kırık kelimesinin ne anlama geldiğini öğrenmiş oldum. Öğrenmenin yaşı yok, biliyorsunuz.

Siz siz olun bu arkadaş evinize gelirse ve o gün cuma ise ve tv'de de payitaht dizisi varsa lütfen kumandayı eline verin ya da "Efendim, bakmak istediğiniz bir kanal var mı?" diye sorun. Emniyet ve can güvenliğiniz açısından ayrıca hakaret yememeniz bakımınından böyle yapmanızda fayda var. Yok ben maç izlerim, kumanda bende derseniz kıçı kırık olmayı kabul etmek zorundasınız. Unutmayın, cuma akşamları payitaht dizisi olduğu zaman lütfen elinize kumandayı almayın. Haydi aldınız. O zaman açacağınız kanalı biliyor olmalısınız. Benden size söylemesi... Başka dizisi var mı izlediği? Onu da bilmiyorum. Biz şimdilik sadece payitahtı öğrendik.

Kim bu adam? Adı ne diye merak edebilirsiniz. Kim olması önemli değil, biliyorsunuz bizim kişilerle işimiz yok. Yaşını bari söyle derseniz 50 yaşında 5 çocuk babası...20.05.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde