Ana içeriğe atla

Efsane geri dönüyor dönmesine

Siyasette, sporda, ticarette veya hayatın herhangi bir safhasında başarılı olmuş, deruhte ettiği görevinde efsane olmuş, unutulmaz kişiler vardır. Bu kişiler görevini ya da bayrağı bir başkasına devrettikten sonra yerine gelen onun yerini doldurmak için uğraşır didinir. Çoğu zaman da efsanenin gölgesinde kalır. Sevenleri kolay kolay yeni yüzü kabullenmek istemez. Hep önceki giden başarılı kimseye karşı özlemini dile getirir. Sonunda efsane kişi tekrar çağrılır, işin başına getirilir. Özlem ve hasret bu şekilde giderilmiş olur. Ama? İşin içine ama girerse orada bir durmak lazım. Benim gözlemlerim efsanenin geri gelmesiyle eski başarının tekrarlanmadığı şeklinde. Bu görüşüme ister katılır, ister katılmazsınız.

1970'lerde "Kara Oğlan" efsanesiyle Türk siyasetinde yerini alan Ecevit, aynı başarıyı 80'lerden sonra DSP'de yakalayamamıştır. Öcalan'ın yakalanmasıyla yüzde 24'ler civarında bir oya ulaşabilmiş, bir sonraki seçimde ise yüzde 2,5'lara kadar düşerek barajın altında kalmıştır.

1960'larda Menderes'in mirası üzerine oturup tek başına iktidar olan Demirel bir daha siyasi hayatı boyunca sadece koalisyonun büyük ortağı olabilmiştir. 1990'larda siyasetin kilitlenmesi ve Özal'ın ölümüyle SHP desteğiyle cunhurbaşkanı seçilebilmiştir.

1980 ihtilaliyle birlikte eski siyasilerin siyasi yasaklı olduğu bir dönemde tek başına iktidara gelebilen Özal, ikinci başarısını yakalayamamıştır.

1970'lerde MC hükümetlerinde koalisyon ortağı olan Erbakan, 1996 yılında gösterdiği en fazla oy alma başarısını Saadet'in başına geldiği zaman gösterememiştir.

Galatasaray'ı dört dönem Türkiye şampiyonu yapan Fatih Terim, bu başarısına bir de UEFA kupasını eklemiştir. Takımdan ayrılıp İtalya'ya gittikten sonra birkaç defa GS'ın başına teknik direktör olarak gelmesine rağmen GS'da istenilen başarıyı gösterememiştir. Yine Fatih Terim milli takımda gösterdiği başarıyı daha sonra geldiği dönemlerde yakalayamamıştır.

Siyaset ve spordan örnekler vermeye çalıştım. Bir döneme damgasını vuran liderler daha sonra tekrar geldikleri zaman aynı başarıyı yakalayamamışlardır. AK Parti'den ayrıldıktan sonra Erdoğan, tekrar eski partisine üye oldu. 21 Mayıs'taki olağanüstü kongrede de partinin başına geçirilecek. Yeni sistemimiz partili bir cumhurbaşkanlığı sistemi. Bakalım Erdoğan, 2002 yılından beri partisini iktidara taşıma işini, her seçimde oyunu artırma işini bu yeni gelişinde gösterebilecek mi? Şu ana kadar gördüklerimiz, tecrübelerimiz başarının gelmediği şeklinde. Burada adı geçen kişi Erdoğan. Girdiği hiçbir seçimi kaybetmemiş. Hepsinde oyunu artırarak tek başına iktidara gelmeyi becerebilmiş bir siyasetçi. Erdoğan’ın başarılı olacağını, partisini 2019’a hazırlayabileceğini düşünüyorum. Herkesteki genel kanaat da bu şekilde.

Niyetim siyaset yapmak değil. Sadece bu ülkenin geçmiş tecrübeleri, partilerince efsane kabul edilen kişilerin sonraki gelişlerinde istenilen başarıyı yakalayamadığı şeklinde. Burada gündemde olan şimdi Erdoğan’dır. Erdoğan başarılı olamazsa zaten bu ülkenin kaderidir. Tecrübeyle sabittir diyeceğiz. Başarılı olursa efsane yine yapacağını yaptı, ilk başaran kişi oldu diyeceğiz. Zaman ne gösterecek? Hep birlikte göreceğiz. 

Gönlüm ülkenin kazanmasından yana… 03/05/2017



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde