Ana içeriğe atla

Tabakhane yolcuları *

Siz hiç tabakhane yolcusu gördünüz mü? Ya da biliyor musunuz böylelerinin kim olduğunu? Biliyorsanız ikinci baskı olacak ama bizde konunun önemine binaen "ettekraru ahsen velev kane yüz seksen*" denir. Bu durumda bildiğinizi bilmiyormuş gibi davranarak tecahül-i arif de yapabilirsiniz. Yok, eğer bilmiyorsanız tam yerine geldiniz…Siz bu muhteremleri tanıyorsunuz aslında. Yeter ki bir trafiğe çıkın.

Trafik işaretleri insanlığın bulduğu en güzel icatlardan biridir. Hele ışıklar... Kırmızı yanınca -her ne kadar hoşumuza gitmese de- kaos, kargaşa ve kazayı önler ve trafiğin düzenli bir şekilde akmasını sağlar.

Genelde kırmızılara yakalanırım. Sağ olsun hiç peşimi bırakmaz. Yeşilin yanmasını beklemeye koyulurum. Yerine göre 50 ya da 75 saniye beklediğim yerler olur. Ben bekleye durayım. Zaten işim yok. Zira 7/24 müsaitim. Ben müsait olabilirim ama bir başkasının zamanı çok önemlidir. Adam nasıl dursun öyle bir dakika kadar? Bu durumda adam ne yapmalı? Hemen ışığa yaklaşırken sağına soluna bir göz atar. İlk  olarak AB standartlarına göre -neredeyse- yol seviyesine indirilmiş kaldırım  çarpar gözüne. Kaldırımda yaya yoksa, herhangi bir araç da park edilmemişse eline geçen fırsatı kaçırmaz. Bir manevra ile  sağındaki kaldırımın üzerinden geçerek senin döneceğin tarafa hızlı bir şekilde geçiş yapar. Kazara yayanın biri araç yolundan yürümeyi bırakır da kaldırımdan o anda geçmeye kalkarsa bizim beyefendinin aracının altında kalmaması için hiçbir bahanesi olamaz. Bunlar gözü açık geçinen ve kendini akıllı sanan tiplerdir. Tabakhane yolcuları yani. Böyle bir geçiş buldu mu? Orayı kendine otoban yapar artık. Alışkanlık haline getirir. Hiç ışığa takılma derdi olmaz. Biz bekleye duralım. Atı alan Üsküdar'ı geçer böyle. Adam ne zamana kadar böyle devam eder? Bir cami duvarına işeyene kadar. Bu tiplerin acelesi ne ki diye düşünebilirsiniz? Ayıplamamak lazım.  Efendim bu tipler tabakhane yolcularıdır. Oraya yetişmeleri gerekiyor. Senin gibi boş değil. Bir dakikaları bile önemli. Sen boş olduğuna yan! Işıklarda beklemek benim gibi boş insanların işi.
***
Aracınla yine ışıktasın. Yeşilin yanmasını beklersin. Sen önündeki ışığa bakarken arkana yanaşan ise yaya ışığını takip eder. Yayanın yeşili kırmızıya döner dönmez arkandaki çok bilmiş tip önce bir selektör, ardından korna çalar. Ne oluyor, ben uyudum da ışığı es  mi geçtim diye tekrar ışığa göz atınca ışık sarıya yeni geçer. Sen dersin ki ardımdaki sürücünün çok acelesi var, beklemeye tahammülü yok. Neyi var deme artık. Malum...Bu da tabakhane yolcusu. Üstelik çok dikkatli. Gözünden de hiçbir şey kaçmıyor. Aslında mevcut polislerin işine son verip bu şekil dikkatli insanları almak lazım polisliğe. Akıl küpü adam. Zeka fışkırıyor her bir yerinden. Aracın camları kapalı olmasa da etrafa saçılan zekasından biraz faydalansak diyesi geliyor çoğu zaman insanın.
***
Şehir içindeki yollarımızın çoğu çift şeritli. Ama şeridin sağında ara ara park edilmiş araçları görünce zaten geriye tek şeritli bir yol kalır. Trafiğin belirlediği hız sınırına göre giderken arkandan acı acı çalan bir korna sesi, ardından selektör seni kendine getirir. Dikiz aynasından gördüğüne göre adam üzerine çıkacak. Sanırsın ki yol üstünlüğü olan ambulans. “Yolların hakimi benim. Çekil ayağımın altından. Yoksa çiğnerim” der gibi gelir. Eğer bir kuytu yer bulup sağa yanaşmazsan seni çiğner geçer. Yol vermezsen/veremezsen eli-ayağı, kolu-bacağı, dili-gözü, jest ve mimikleri gibi -Allah ne verdiyse- tüm organlarını kullanır. Aslında bu tipler yollarda eriyip gidiyor. Yazık oluyor bunlara! Halbuki iyi bir sinema oyuncusu olurlar. İşte bu tipler de aynı yolun yolcularıdır.

Tabakhane yolcuları çeşit çeşittir. Biliyordunuz aslında böylelerini. Hepsinin ortak özellikleri yangından mal kaçırır olmalarıdır. Başkasına saygısı olmayan, nefsine düşkün, sadece kendini düşünen, kural tanımaz tiplerdir. Çok uzakta aramayın. Etrafınızda bolca vardır. Maalesef birlikte yaşıyoruz bunlarla…03/04/2017
*Tekrar etmek güzeldir. Velev ki 180 kere de olsa…

* 08/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde