Ana içeriğe atla

Cuma mesajları

Haftada bir telefonumdan uyarı gelir: Telefonunuzda güncellenmeyi bekleyen programlar var. Hafızanız dolu olduğu için güncelleme yapılamıyor diye. Kullandığım ve işimi gören programların nesini güncelliyorlar. Bunu da anlamış değilim ama neyse. Derdim şimdi bu değil.

Derdim telefonumun hafızasının dolması. İçinizden bu da sorun mu? Alırsın bir hafıza-bellek, olur biter diyebilirsiniz. Onu da alıp taktım. Üstelik 32 gb. Fakat telefonun özelliğinden midir bilmem. Telefonuma gelen her türlü bilgi, doküman ve belge dahili bellekte depolanıyor. Bilgisayar mı bu, bu kadar belge ile işin ne diyebilirsiniz? Belge dediysem fotoğraf. Yani belirli günler için özellikle cuma günler adına gönderilen, "hayırlı cumalar" mesajları.

Bir hafta on gün geçti mi, gelen fotoğraf görünümlü mesajlar telefonun belleğini dolduruyor. Sık sık gelen hafızanız dolu uyarısından sonra işi-gücü bırakıp gelen cuma mesajlarını silmeye oturuyorum. Üstelik bu defa telefonumdaki tüm fotoğrafları da silerek hafızayı sıfırladım. Artık bundan sonra dostlar rahat bir şekilde cuma mesajları gönderebilirler.

Sağ olsun, eş-dost bıkıp usanmadan haftada bir cuma ile ilgili hayır dileklerini gönderirler bana. Dertleri benim cumamı mı kutlamak, yoksa belleğimi mi doldurmak...bunu da anlamış değilim. Tek mesaj gönderse yine gam yemeyeceğim. İyi dilek ve temennileri hem whatsapp, hem mesaj yoluyla geliyor. Anladığım kadarıyla kime ne gönderdiğini bilmiyor. Telefonundaki kayıtlı herkese aynı anda gönderiyor. Bazıları ile aynı zamanda whatsapp grubumuz var. Aynı mesajı hem whatsapp grubundan hem de özelden gönderiyor. Telefonun aynı anda iki defa gönderme özelliği yoksa öyle zannediyorum, filtrelemeden, kime gönderdiğine bakmadan bulduğu hayırlı cumalar şablonunu gönderiyor. Üstelik perşembe akşamından başlıyor bu tip mesajlar gelmeye. Bu adam gece yatacak mı falan demeden gece boyunca gelmeye devam ediyor. Telefonu kapatamıyorum da…olur ya ölüm-kalım, önemli bir durum olur, eş-dost ulaşabilsin diye. Tam yatıyorsun hemen bir mesaj. Hayırlar getire! İnşallah ölüm-kalım olmaz deyip kalkıyorsun: Gelen cuma mesajı. Beni hiç yanıltmadı bu zamana kadar. Bir gün gelen cuma mesajıdır diye kalkıp bakmayacağım. O zaman da önemli bir haberleşmeyi atlamış olacağım.

Dert edindiğine bak. Adam senin iyiliğini istiyor. Ha gelsin diyebilirsiniz. Haberleşmeyi, hayırlaşmayı, hal-hatır sormayı, anmayı ve anılmayı severim. Ama gelen mesajların çoğu sanal alemden kes-kopyala-yapıştır marifetiyle elde edilenler. Kişilerin doğru-yanlış kendi ürettikleri bir şey olsa, onu gönderse inanın daha çok sevineceğim. İnternete bakınca güzel cuma mesajları diye sayfalar bile var. Yani bana gelen mesajların ekseriyetini sanal alemden kendim bulabiliyorum. Üstelik bu tür mesajlar telefonumun hafızasını da doldurmuyor. Yine bu konuda da hazırcıyız. Kendimiz bir şey üretmiyoruz. Başkasının hazırladığını gönderiyoruz… bunu da anlamadım gitti. Kimse kusura bakmasın, bana bu şekil gelen mesajlar kuru ve bayat geliyor. Eskiden eşe-dosta mektup göndermek için çizgisiz kağıt ve zarf alır, içini içimizden geldiği gibi tükenmez veya dolma kalemle doldurur, göndermek için postaneye götürürdük. Bayramlar geldi mi postanenin önünde satışa sunulan kartpostal veya bayram tebriklerinden göndereceğimiz kişi sayısınca alıp arkasını el emeği göz nuru ile doldurur, postalardık. Kendimize de bu şekil geldiğinde dünyalar bizim olurdu. Şimdiki anma, hatırlama, hayırlar dileme sanaldan olduğu için midir bana duygulu anlar yaşatmıyor, soğuk geliyor. Çünkü gelen mesajlarda ne adım var, ne de soyadım. Hal-hatır sorma yok. Başkasının ürününü bana gönderme var. Üstelik bir defa basılan ‘gönder’ tuşuyla. Bazıları bu işi rutine bindirdi. Hiç şaşmıyor. Eskiden mesajların bir maliyeti vardı, şimdi o da yok. İşi de yok sanırım. Oturup kalkıyor mesaj gönderiyor. Hele bazılarının başkasından gelen mesajı yönlendirmesi yok mu? İnsan altındaki başkasına ait ismi siler bari gönderirken.

Bu şekil hayır dileklerini mesaj gönderenler twitter veya facebooktan bir sayfa oluştursa veya whatsapp marifetiyle durum denilen yerden paylaşsa aslında daha iyi olur. Hem bu vesileyle daha fazla kişiye ulaşma, daha fazla kişinin görme ve faydalanma imkanı olur. Bana gönderdiğine göre acaba benim cuma ile ilgili bir sorunum var da beni yola mı getirmeye çalışıyor diye düşünmeden edemiyorum bazen. İnanın cumaya gidiyorum, hiç kaçırmıyorum. Cumasız falan değilim. Üstelik cumayla ilgili sorunum da yok. Seksenlerden sonra “Bu ülkede Cuma kılınır mı kılınmaz mı” tartışmalarının olduğu dönemde “Bu ülkede cuma namazı kılınmaz” zehabına kapılarak birkaç hafta cumaya gitmediğim onun yerine öğle namazını kıldığım olmuştur. Bu yanlıştan çabuk döndüm. Seferi olduğum zamanlar da bile cumaları kaçırmamaya çalışıyorum. Eğer dostların böyle bir düşüncesi varsa vazgeçsinler bundan. İsterlerse cuma namazını kılarken bir selfi çekip sanal alemden paylaşayım. Şimdi saçmaladın diyebilirsiniz. Kusura bakmayın, saçmaladığım falan yok. Sadece bu konuda ne yapacağımı bilemiyorum.

Sonuç olarak, eş-dost bana cuma veya bir başka gün adına mesaj göndereceklerse kendi el emekleri, göz nurları olsun. Başımın üstünde yerleri vardır. Gece gündüz gönderdiklerini okumaya hazırım, hem de bıkmadan usanmadan. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Anlatabildiysem ne mutlu bana! Yok, anlatamadıysam zaten anlaşılmamak benim kaderim. Çekerim yine çekmesine. Kaderim der devam ederim yoluma. 08/04/2017






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde