Ana içeriğe atla

Hizmette Sınır Tanımayan Belediyemiz

Büyükşehir Belediyemiz göz dolduran hizmetlerine bir yenisini daha ekledi. Atlı zabıtalarımız arzı endam etmeye başladı. Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıyormuş bu uygulama. Kimin aklıysa alnından öpmek lazım.

Anladığım kadarıyla birileri macera peşinde. Reklamın kötüsü olmaz. Reklam reklamdır mantığından hareket ediliyor olmalı. Konyalı'nın aklıyla dalga geçiliyor. Sanki Konya'da vasıtanın giremediği sokaklar varmış gibi. Öyle zannediyorum ata ihtiyaç yok. Hangi akla hizmetle at alınıyor, para veriliyor. Bu atların bakımı kolay sanılıyor. Bu atlar için ahır gerekiyor. Saman, yem gerekiyor. Atlara bakacak kişi lazım. Atın nalı vs. hepsi masraf. Arabadan daha külfetli ve masraflı olacağını düşünüyorum. Atların kaç paraya alındığını ise aklıma bile getirmek istemiyorum.

Bu at alma kimin fikri, kimin onayı ise iyi yapmadığını, yerinde karar vermediğini düşünüyorum. Kendini yenileyemeyenin, yeni bir şeyler üretemeyenin macera peşinde koşmasından başka bir şey değildir. Millet aya giderken yaya kalma demektir. Çağ dışı bir zihniyeti temsil ediyorlar. Milletin parasını çarçur etmektir. Yazık gerçekten. Alaaddin-Adliye arasına yapılan hafif raylı sistem hizmeti ölü bir yatırım iken şimdi de zabıtaya at hizmeti olsa olsa evlere şenlik bir projedir. Üçüncü dönemi olmasına rağmen hizmet üretemeyen bir zihniyetin tükenmişlik sendromudur.

Halbuki üç dönem ardı arkasına başkan seçilen birinden, ölmez eserler bırakması beklenirken gülünç duruma düşürecek böylesi hareketler maalesef seçildiği partiye zarar vermektedir. 06.03.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde