Ana içeriğe atla

Hacca bir yol bulmalı...*

2017 yılında hacca gitmek için 335 bin kişi müracaat etmiş, önceki yıllarda başvurduğu halde gitmek için sıra bekleyen 1.700.000 kişi ile birlikte 2 milyondan fazla kişi sıra bekliyor. 24 Şubatta çekilen kura ile birlikte kutsal beldeye gidecek 80 bin kişi belli oldu.

9 yıl önce yazılıp her yıl kayıt yenileme yapmasına rağmen kurada hac farizası çıkmayan aday adaylarının sayısı az değil. Eskiden hacla ilgili: "Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır.ayetini okurken “güç getirme” ile maddi imkana sahip kişilerin kastedildiğini anlıyordum. Şimdi ise zenginlikle beraber hac kotasına takılmama, kurada çıkma şeklinde de anlamak lazım. Her ne kadar Suudi Hükümeti ülkemize ayırdığı kontenjanı artırsa da hacca gitmek isteyenleri eritmek mümkün gözükmüyor. Kutsal vazifemi bir an evvel yerine getireyim diye müracaat edenlerin her yıl çekilen kurada sevinçleri kursaklarında kalıyor, umutlarını bir başka bahara saklıyorlar. Bekleye bekleye insanımız mutlaka muradına erecek ama o zamana kadar kim öle, kim kala.

Hacca gitmek için sıra bekleyip kurada ismini göremeyen üzülse de ardından demek ki nasip değilmiş diyerek durumu kabulleniyor. İşin garibi yıllardır davet edilmeyi bekleyip de gidemeyenlerin yanında yeni müracaatlarla sayı iyice artıyor. Pekiyi ne yapmak lazım? Var mı bir alternatifin denirse bu konuda görüşümü söylemek isterim. Görüşümü söyleyeceğim söylemesine de: "Eski köye yeni adet getirme, dini ne hale getirdiniz zaten. Dini reforme etmeye çalışıyorsun, sonra sen bu işten ne anlarsın..."şeklinde kınanmakta var bu işin içinde. Hemen söyleyeyim, söyleyeceğim görüşün doğruluğu iddiasında değilim, üstelik bu işin uzmanı hiç değilim. Görüşümde isabet de eder, yanılırım da. İstediğim bu konunun uzmanlarınca seviyeli bir şekilde tartışılması.

Bakara süresi 197.ayette: “"Hacc, bilinen aylardır…” buyrulmaktadır. Burada hac, bilinen aylar denmektedir, ay demiyor. Zaten şevval, zilkade ve zilhicce, hac ayları olarak bilinmektedir. Hâlihazırda ifa ettiğimiz hac zilhicce ayında vuku bulmaktadır. Acaba hac, zilhicce ayı dışında diğer iki ay olan şevval ve zilkade aylarında yapılamaz mı? Yapıldığı takdirde hac farizasına bir halel gelir mi? Haydi hepsini anladık. Kurban ne olacak denebilir burada… Haccın ifrad, temettü ve kıran çeşitleri vardır. Bakara 196.ayette ise, “Güven içinde olursanız hacca kadar umreden yararlanan kişiye, kolayına gelen bir kurban gerekir. Onu bulamayan kişi, üç gün hacda, yedi gün de geri döndüğünde oruç tutar. Bu tam on gün eder. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Bilin ki Allah’ın cezası pek ağırdır.”buyrulmaktadır. Bu ayete göre ifrad haccı, yani umre yapmaksızın sadece hacc ibadeti yapan kişiler kurban kesmezler. Ama hacca kadar umre yapan kişilerin yani temettu’ veya kıran haccı yapanların kurban kesmesi lazımdır. Eğer bunlar para bulamama vs. gibi çeşitli sebeplerle bu kurbanı kesemezlerse üç günü hacda, yedi günü hac dönüşünde olmak üzere toplam on gün oruç tutacaklardır.”(fetva.net)

Ayetten anlaşıldığına göre umre yapmaksızın yapılan hac çeşidi  ifrad hac çeşidinde kurban kesilmez. Temettü ve kıran çeşitlerinde ise kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeye güç yetiremeyen Mescid-i Haram dışından gelen hacılar ise üçünü hacta, geri kalan yedisini ise memleketine gittikten sonra tutacak şekilde oruç tutmakla yükümlü kılınmıştır. Burada Peygamberimiz zilhicce ayında hac yaptı denebilir. Hz Muhammed ömründe bir defa hac görevini ifa etmiştir. Birden fazla yapsaydı belki diğer iki ayda da yapabilirdi demek mümkün.

İşin ehli ve uzmanları, hac ayları denen diğer iki ayda da haccın yapılıp yapılamayacağı konusunu enine boyuna tartışıp bu konuda olur ya da olmaz fetvası verebilirler.(Bildiğim kadarıyla bu konuyu geçmişte Bayraktar Bayraklı gündeme getirmişti.) Şayet diğer iki ayda da hac yapılabilir görüşü  bir seçenek olarak benimsenirse hacca gitmek isteyenler üç aydan birini seçmek suretiyle kuraya tabi tutulabilir. Şevval ve zilkade ayında hacca gitmek isteyenler ifrad haccına niyet edebilir. Böylece yıllardır beklediği halde hac kotasından dolayı bir yol bulamayanlara bir yol açılmış, geçmişten günümüze sıra bekleyenler de bu şekilde eritilmiş olur.

Umarım bir hadsizlik yapmamışımdır. Niyetim acaba bir çıkış yolu bulunabilir mi? Olmaz denirse her yıl kurada hac çıkacak diye umutla beklemeye devam ederim. Kurada hac vazifesi çıkan şanslı ve nasipli insanlara şimdiden haclarının mebrûr olmasını temenni ederim.  25/02/2017

* 04.03.2014 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde "Bu sene de çıkmadı hacc" başlığıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde