31 Ocak 2017 Salı

Seçimle gelenden diktatör olmaz

Mini anayasa değişikliği ile ilgili hayır cephesinde yer alanlar "Tüm yetkiler Cumhurbaşkanında toplanıyor, denetim olmayacak, tek adamlığa doğru gidiyor, Meclis bypass ediliyor, yarın bu yetkiler bir başkasının eline geçerse vay bu ülkenin haline..." gibi eleştiri ve endişelerini dile getiriyorlar. Böyle bir risk barındırıyor mu? Evet. Bu risk her zaman için vardır.

Risk var diye mevcudu korumak mı lazım. Öyle zannediyorum, mevcuttan memnun olan pek yok gibidir. Mesele ön yargısız bir şekilde incelendiğinde bugünkü anayasamızda da tüm yetkiler Cumhurbaşkanında toplanmıştır. İsterse Cumhurbaşkanı hükümeti çalıştırmaz, kilitler. Nitekim bunun örneklerini bu ülke çok görmüştür. Çoğu zaman devlet krizine sebep olmuştur. Mevcut anayasamıza göre yürütme ile yasama aynı kişilerin elinde zaten. Yargımız ise evlere şenlik. Hiçbir zaman için bağımsız olarak kendi vicdanlarına göre karar vermedi. Ya hükümetle uyum içinde oldu. Ya da hükümetin karşısına geçip çalıştırmamak için uğraştı.

Mevcut anayasaya göre görev ve sorumluluklar kurumlar arasında dağıtılmıştır. Kurumlar devleti yönetenlerle uyum ve eş güdüm içerisinde olduğu zaman devlet sıkıntısız işlemiştir. Maalesef çoğu zaman anayasal kuruluşlar çatışmacı bir yol takip etmişlerdir. İşin garibi siyaset çözmek istemiş kurum ve kuruluşlar ise çözdürmemek için çaba sarf etmişlerdir. Sonuçta vatandaş siyaseti cezalandırma yoluna gitmiştir. Yeni değişiklikle beraber devletin kurumlarında bir uyum olacaktır ümidini taşımaktayım. Farz edelim ki bu yeni değişiklikle tek adamlığa gidilsin. Mevcut anayasada tüm kanun ve anayasalar, üçlü kararname ile atamalar zaten yine tek adam olan mevcut Cumhurbaşkanı tarafından yapılmıyor mu? Eski haliyle hantal bir görüntü ortaya çıkmaktadır. Yenisiyle beraber devlet daha hızlı hareket alanı bulabilecektir.

Konumuz tek adamdı. Biz Doğu toplumları olarak zaten hep tek adamız, pek istişareye açık değiliz. Partisine hakim olana disiplinli deriz. Hakim olamayana bir partisine bile hakim olamıyor deriz. Ailelerdeki kavgaların temelinde benim sözüm olacak, senin ki olacak kavgası vardır. Kurumlarda hiçbir müdür emri altındakilerden itiraz beklemez. Hiçbir şeyh ve STK'da baştaki tek adamdan başkasının sözü geçmez. Doğu toplumlarında kurumsallaşma maalesef yok. Başarı ve başarısızlık kişilere bağlıdır. Siyasi parti başkanlarının hangi birinin sözü üzerine söz söylenir, söylemeye kalkan hemen partinin disiplin kuruluna verilerek sevk edilerek partiden ihraç edilir.

Hasılı biz zaten tekiz, sözümüzün üzerine söz söyletmeyiz. Dediğim dedikçiyiz. Yalnız şunu söyleyeyim, seçimle gelen seçmene hesap vereceği için diktatör olmaz. Çünkü zirvede kalması halkın teveccühünü kazanmasına bağlıdır. Türkiye'de esas korkulması gereken başarılı olacak bir darbe veya ihtilal sonrası gelecek azınlığın halka zorla tahakkümü söz konusu olabilir. Darbe ile gelen zaten ilk önce yürürlükteki anayasal mevzuatı çöpe atar. Kendi dağ kanunlarını uygular. 31/01/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder