Kimin ne kadar maaş aldığını, özlük haklarının neler
olduğunu, çalışma şartlarının ne şekil olduğunu bilmem. Hiç de merak
etmemişimdir. Geçim konusunda hep kendimden daha düşük ücret alan, şimdilerde
nispeten iyileştirilmiş olan asgari ücretlilere bakarım. Onlara baktıkça onlara
acımakla beraber kendi halime şükrederim.
Ne kimsenin bindiği araba model ve
markasını, ne de aldığı evi merak ederim. Başımı sokacak bir evim olmuşsa, beni
bir yere getirip götürecek dört tekerlekli bir aracım olmuşsa halime şükür
derim. Benim de en iyisi olsun diye borca girmem. Hep ayağımı yorganıma göre
uzatmışımdır.
Devlette yönetici olarak çalıştığım
müddetçe devlet malını korumayı kendime vazife edindim. Aldığım çıktı yanlış
olmuşsa onu bir başka yerde kullanmak üzere ayrı bir yere koyarım, zaman
zaman müsvedde olarak kullanırım. Herhangi bir yönetmelik vb mevzuat
çıkarılması gerekiyorsa öncelikle sayfaları düzenler, puntoları biraz daha
küçültür, ardından arkalı önlü yazdırırım. Çalıştığım her bir yerde başta
kurumun duvarları olmak üzere, sıra vb yerlerin karalanmaması için öncelikle
öğrencilerime rehberlik yaparım. Fotokopi kullanımında öğretmenlerime
ihtiyaçları kadar çekmelerini sürekli tembihlerim. Odam karanlık bile olsa
kolay kolay ışık yakmam. Veli mi aranacak halihazırda sabit telefon fazla
kalmadığı için veliye hep kendi cep numaramdan ulaştım. Öğrenci ailesini mi
arayacak. Kendi telefonumdan aradım hep. Zira yetim malı olarak bilirim. Tüyü
bitmemiş yetimin hakkı vardır.
Son çalıştığım okulda okul yönetimi
geçen yıl elli bin lira fotokopi ücreti ödemesi yaptıktan sonra bu yıl
fotokopiden elini eteğini çekti. Şimdi öğretmenler evinden fotokopi kağıdını
getiriyor, firma ile anlaşılmış fotokopi makinesinden şifresine göre çekiyor.
Öğretmen alabilirse fotokopi ücretini öğrenciden alacak. Bir çok öğretmen kendi
cebinden karşılayacak şekilde çekim yapıyor. Bir kısmı da elli kuruş, bir lira
şeklinde öğrencilerinden dilenciden para ister gibi topluyor. Hiç bir teneffüs
yoktur ki yanımızdan geçen bir öğrenci öğretmeni durdurarak "Öğretmenim
telefonunuzu verip ailemi arayabilir miyim" diye telefonunu istemesin.
Yeri geldiği zaman hastalanan
çocuğu kendi aracıyla evlerine teslim eder öğretmen ve idareci. Çatı mı akıyor,
gerekirse çıkar kendi değiştirir kiremitleri. Boya mı yapılacak gerektiğinde
eline alır fırçayı bir kaç fedakar ve gönüllü personel ile birlikte okulu
boyar. Sırf okulun parası gitmesin, ya da parası yoktur, maliyet olmasın
derdindedir.
Derdim okulları acındırmak ve okullarda çalışan
yöneticilerin dürüst ve fedakar olduğunu anlatmak değil. Anlattığım lokal bir
durum değil. Üç aşağı beş yukarı bir çok okulda meydana gelen durumlardır.
Gelmek istediğim nokta son günlerde bir vekile bir aylık iletişim ve posta
giderinin bir milyon iki yüz bin lira geldiği şeklinde çıkan haber dolayısıyla
bu konuyu ele almak istedim. Vekillerin bir aylık iletişim ve posta giderleri iki
maaşlarıyla sınırlandırılmış. Geçerse vekil kendi cebinden ödüyor, geçmezse
devletin sırtından ödeniyor. Vekilin dışında diğer bölümlerde görev alan divan
üyesi gibi vekillerin harcamalarında ise sınır yokmuş.
İnanın vekillerin özlük haklarını çok bilen ve merak eden
birisi değilim. Nasıl olur da vekilin iletişim ve posta giderleri bütçeden
karşılanır? Görende bu adamlar sanki meccanen çalışıyor sanır. Devlette en üst
seviyede maaş ve özlük haklarına sahip vekillerin yolluk, harcırah, iletişim ve
posta masrafları niçin devletin sırtına yüklenir? Mazbatayı aldıktan sonra
vekillerimize bu kadar verilen hak doğru mu? Haydi hak verildi, vekilin yağma
Hasan’ın böreği gibi saçıp savurmasına ne demeli? Daha devlet, okulların
fotokopi vb gereksinimlerini tam karşılayamazken vekillere verilen bu hakların
mutlaka sorgulanması gerekir. Benim bildiğim önce zaruri ihtiyaçlar giderilir,
daha sonra lüks harcamalara sıra gelir.
Ekonomik bir dar boğazdan geçtiğimiz bu günlerde her alanda
tasarruf yapmamız kaçınılmaz iken tasarrufu ilk önce vekillerin, TBMM’nin
yapması gerekir. Her harcayacakları zaman devlet malını yetim malı olarak
görmeliler. Devletin malı bu şekilde hoyratça kullanılmamalı. Deniz olarak
görülmemeli. Her şeyden önce verilen her hak hak değildir. Her hakkı sonuna
kadar kullanmak doğru değildir, mevzuatta yer alsa bile. Bugün ülkenin alt tabakasında
çöpten para kazanmaya çalışan insanlarımız var iken vekillerimizin Lale Devri’ni
yaşamaları hiç mi hiç doğru değildir. Gündemde olduğu için vekilleri ele aldım. Elinde sınırsız imkanı olan tüm üst rütbede görev yapan bürokratlarımız için de aynı durum geçerlidir.
Kişilere yapılan haksızlıklar günü gelir, karşılıklı
helalleşilir. Pekiyi devlet malını fütursuzca harcayanlar yarın hangi birimizle
helalleşecekler? Bu durumun da mutlaka göz önünde bulundurulması gerekir.
31/01/2017
31/01/2017 tarihinde Kahta.soz.com gazetesinde yayımlanmıştır.
31/01/2017 tarihinde Kahta.soz.com gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder