Ana içeriğe atla

Alın turşusunu kurun! *

Yunanistan'a kaçan darbecilerin Türkiye'ye iadesini komşumuz reddetmiş. Hayırlı olsun. Tepe tepe kullansınlar. Hatta turşularını kursunlar. Batmış bir ekonomileri olmasına rağmen az bir fedakarlık daha yaparak heykellerini diksinler. Geçmişe dayanan komşu düşman kardeşliğimiz var. Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığının gereğini yapmaları meşreplerine de uygundur ne de olsa.

Açlıktan ağızları kokuyor, neredeyse birbirlerini kıracaklar, personel maaşını vermek için dilenip duruyorlar. Alışkınlar ne de olsa. Üç-beş kuruş daha dilenip bizim darbe artığı, asker bozuntularını beslesinler. Ölmüş eşek kurttan mı korkar. Nasılsa Batı'nın yaramaz çocuğu. Yıllardır DHKP-C'yi besliyorlardı zaten. Ha bir sekiz tabak daha ilave ederler olur biter. Değil mi ki bunlar TC'ye düşmanlar. Gerekirse devletlerini satar, yine bakarlar bizim başarısız, beceriksiz hainlerimize. Hatta bu darbeci artıkları hoşlarına gittiyse bizde daha epey çok, bunların general seviyesinde üst rütbelileri de var bizde. Verelim onlara da baksınlar ömür boyu. Üstelik yetişmiş eleman. Rütbelerine göre Yunan ordusunda görev versinler. Ordu adlarını da değiştirsinler. 'Yunan Hain Ordusu' adını versinler. Hatta onlardan casus olarak bile faydalanabilirler. Ne de olsa içimizde biz besledik, biz büyüttük onları. Kendilerine bilgi akışı da sağlarlar.

Ağzından bal damlıyor, hay aklınla bin yaşa. Biz bunu düşünemedik. Fakat biz bunların dilinden anlamayız, sonra bizi dinler mi bunlar derseniz sizin için bir iyilik daha düşüneyim. Onların dilinden anlayan, onların akıl hocası olan dış güçlerin maşası biri var, deniz ötesinde. İsteyin. İnanın onu da size bedava verirler. Hazır yetişmiş eleman. Bundan sonra sizin bize direk olarak düşmanlık beslemenize gerek yok. Maşa varken elinizi niye ateşe sokacaksınız. Bu iyiliğimi de unutmayın. Onlar içinizde bize karşı düşmanlık yaparken siz mızıkçılık yaparak gidin maşalığını yaptığınız efendilerinizden yine para isteyin. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara denir bizde. Almanya, İngiltere, ABD vb para vermezse "Bak bu darbe artığı, hainleri Türkiye'ye iade ederiz" deyin. Ağababalarınız hemen kesenin ağzını açar. Hatta "Darbecilerle aynı helikopterde gelen, ismi gizli tutulan sivillerin adını sızdırırız" diye şantaj yaparsanız belki tüm borçlarınızı bile öderler. Koca devletsiniz. Hiç aklınız yok mu sizin? Bunları da mı ben söyleyeyim?

Hızınızı alamayıp bizden kaçan tüm hainleri çağırın ülkenize. Bize karşı topyekûn bir saldırıya geçin. Belki kurtuluş savaşında beceremediğinizi bu sefer bu hainler sürüsüyle becerirsiniz. Siz bu şekilde saldırırken herhalde bizim elimiz armut toplamayacak. Kurtuluş Savaşında dök/e/mediğimiz geri kalanlarınızı da dökeriz. Dünya hiç olmazsa bir pislikten, bir hainler ordusundan daha kurtulmuş olur.

Bizden size giden darbeci artığı hainlerin size de ihanet etmesinden korkarsanız işte buna garanti ederim. Hain her zaman sıkıştığı zaman kaçar, ihanet eder, hatta sokar. Çünkü yılanın görevi sokmaktır. Meşrebi bu. Bundan dolayı onlara kızmayın. Tabiatlarının gereğini yapacaklardır.

Biz size hiç kızgın ve kırgın  değiliz. Sağ olun. Bizim yükümüzü aldınız. Bizde hain çok... Bizi sekiz pislikten kurtardınız. Bizim adımıza onlara bakacaksınız. Kızılır mı size. Hatta müteşekkiriz bilesiniz. Hainlerinizle çok yaşayın. 28/01/2017

30/01/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde